Erdoğan’ın Kare Ası

Devasa bir suç imparatorluğu kurdu ve bu yola çıkarken yalnızca parmağında bir yüzük vardı. Yavaş yavaş tırmandı merdivenleri. Kimse sonun buraya varacağını kestiremedi. İl başkanlığı, Belediye Başkanlığı, Başbakanlık, sonra Cumhurbaşkanlığı ve en sonunda da Partili Cumhurbaşkanlığı ile mutlak iktidarlık. Ya da diktatörlük.

Önüne kim çıktıysa birer birer halletti. Kimini hapse attırdı, kimi ile anlaştı, kimilerini de sürgün etti. Birileri ile planlar yaptı. Sonra plan yaptıklarına karşı planlar kurdu. Ve sonuçta bir imparatorluğa kavuştu. Bu kadar büyük bir kurgu, bu kadar planlı ve sinsi çalışma düzenini yalnız kendi aklı ile mi becerdi? Yani akli melekeleri, problem çözme yeteneği ve kriz yönetimi muhteşem bir Erdoğan mı var sahnede? 

Yoksa Erdoğan’ı “diktatör” yapan yancıları, akıl hocaları veya akıl meclisi mi var? Yani bir bakıma hani o gizem ve mit dolu dizi ve filmlerde geçen, bir masanın etrafında toplanıp, rakip ve dostlar için cümleler kuran, fikir üreten, yol yöntem belirleyen birileri mi var? Sonuçta Erdoğan da bir insan. Hani su soğutmalı NASA bilgisayarları gibisinden, desek ve hiçbir şeyi unutmadığını, saniyede milyarlarca işlem yaptığını farz etsek bile, yetmez. Çünkü bu betimleme onun duygusal boyutunu tanımlayamaz!

Bu haliyle onu kabullenmek insanın doğasına aykırı. Zaten onu bu haliyle kabullenenler de dinsel bir öğe olarak kutsuyor, methiyeler düzüyor. En azından popüler olan SADAT’ın kurucusu “Mehdi hazretleri” için şartları oluşturmaya çalışıyor. Biz onu kutsamadan anlamaya belki de çözmeye çalışıyoruz. O zaman en başa dönerek tekrar sormak lazım: Erdoğan’ın saraydaki gizli mahzende yaptığı toplantılarına katılanlar kimler?  Onun aksaçlıları kimlerden oluşuyor!

Konudan konuya dalmadan şu soru ile birlikte düşünün: Peker’in videolarında adı geçenler sizce Erdoğan’ın aksaçlıları olabilirler mi? Elbette hayır. Gerçi Peker’in kendine göre bir stratejisi olabilir. Önce etrafına saldırmak, sonra onları tek tek yakalamak. Ama şu ana kadar Erdoğan’ın cephesinde Peker videoları ne kadar yer işgal etti, çok tartışılır. Etrafındakilere darbe vurulmasından çok da rahatsız değil. Bir Soylu gider bin Soylu gelir. Bir Binali Yıldırım gider, sürüsü kapısında bekler. Belki de Erdoğan, bilgisayar yazılımlarında görülen ve birikip bilgisayarın yavaşlamasına neden olan “ bug” lar gibi görüyordur bu etrafında birikenleri. Onun için Peker’e pek de ses etmiyor. Yani Peker, bir nevi “cleaner” (temizleyici) programı gibi çalışıyor.

Peker etrafını temizledikten sonra, hızını artırmayı planlayan bir Erdoğan var karşımızda. O videoları seyrederken ucu bana dokunur mu, diye de bir tedirginliği yok.

Erdoğan’ın has dairesi! Asıl orası mihenk taşı. O masanın etrafında bulunanların kişilikleri, kimlikleri ne? Aynı masada oturuyorlarsa Erdoğan kadar zenginler mi mesela. Ya da Erdoğan gibi TC vatandaşı mı hepsi? Yoksa başka ülkenin vatandaşları mı? Erdoğan’la kan bağları var mı? Sorular bir sürü. Hele geçmişinde “Kurtlar Vadisi” olanlar için daha bir sürü soru eklenebilir. Ama bir yerden başlamak lazım. Erdoğan’ın kare asını yan yana getirmek gerek. Hani olur da bu isimler ortalığa saçıldığında “Eyvah nereden buldular bu isimleri, sıra bana mı geldi,” dedirtecek isimleri yan yana koymak lazım ki hem Erdoğan’a hem de vereceği tahribata engel olunsun.

Erdoğan’ın harem-i şerifinde kimler oturabilir. Erdoğan onlar için nasıl bir yakınlık maskesi oluşturmuştur. Örneğin; Hakan Fidan o haremde bulunmakta mıdır? Peker gibi birileri çıksa Hakan Fidan’l ilgili sırları ifşaya başlasa; bu Erdoğan için bir tehdit mi olur, yoksa bir lütuf mu? Böylesi soruları çoğaltınca Hakan Fidan, Erdoğan için yalnızca bir “sır küpü” olarak kalır. Onu daha yakınına almamış gibi de bakabilirsiniz. O masadaki aksaçlılar bir gün dese ki, “Hakan için yeter artık.” Belki de ertesi gün Fidan sır olur, sırları ile birlikte.

Diğer bir örnek de Cengiz, Kalyon veya Limak’ın sahipleri için verilebilir. Evet, Erdoğan’ın serveti için çok kritik öneme sahipler, ama para ha Mehmet’te ha Ahmet’te ne fark eder Erdoğan için ikisi de aynı işi gördükten sonra.

Peki, mesela askerlerden, kritik öneme sahip askerlerden kimse var mıdır, Erdoğan’ın aksaçlılar meclisinde? Hulusi Akar? Hani meslektaşlarının bile “Su uyur Hulusi Akar” dedikleri, MSB Bakanı Hulusi Akar. O olabilir mi? Erdoğan için bir değer taşıyor mu? Sanırım, herhangi bir garantisi yok, sürekliliği yok. Erdoğan için de gerek şart değil.

Bu ve benzeri örneklerden yola çıkarak Erdoğan’ın aksaçlılarını TV’de, sosyal medyada,  Bakanlar Kurulunda aramak boş bir çaba. Saklanmıyorlar, ama görünmüyorlar da. Böyle bir sonuca bakıp, o zaman “koruma müdürü de, özel kalemi de,” demek çok basit kaçar ki böylesi bir suç imparatorluğuna hiç yakışmayacak türden isimler/şahıslar olurlar.

Bu tarzda deneme yanılma yoluyla o “mahrem”ler nasıl tespit edilir. Şöyle böyle bir isim bile, bizi bir yerlere götürür mü?

Tabii bir de 17-25 Aralık’ta “sıfırlama” tapeleri ile yakalanmış Erdoğan’ın, kare asları ile nasıl görüştüğü de üzerinde düşünülmesi gereken ayrı bir konu. Doğal olarak bu kadar soru üst üste binince de “vazgeçmek” daha kolay bir hal alıyor ki, bu da şimdiye kadar hep Erdoğan’a yaradı.

En son Azerbaycan gezisinde yürürken sallanan bir Erdoğan var karşımızda. Akli melekelerinin de bu sallantıya uyacağını beklersek, daha çoook bekleriz. Onun danışma meclisi, aksaçlıları ve hareminin kimlerden oluştuğunun tespit edilememesi, Erdoğan sonrası “yeni Erdoğan”larla bu ülkenin kaderinin çizilmesi anlamına geliyor.

Belki bir dayanak noktası olarak şöyle bir yargı işimizi kolaylaştırabilir. Erdoğan’ın aksaçlıları uzun süredir kendisi ile yol yürüyor. Karşılıklı olarak hukukları çok sağlam ve itaatlerinde asla sorun olmayan insanlar. Veya bu kişiler onların evlatları, akrabaları da olabilir. Hani çekinmeden Erdoğan’a  “Hayır, yanlış düşünüyorsun, öyle olmamalı, böyle olmalı veya böyle olacak” diyebilecek kadar hukuka sahip aksaçlılar.

Bu kadar gizlilik, bu kadar gizem mümkün mü? Evet, Erdoğan için bu kadarının ötesi de mümkün. Zaten onun başardığı da bu. Gündelik mevzularda, din/millet vs konularında alabildiğine boş boğazlı, ama özelinde de bir o kadar ketum. Hatırlasanıza, “Dolmabahçe” görüşmesi için, “mezara gidecek” dedi. Hatırlasanıza, damadını nasıl da birden bire ortalıktan kaybetti.

Bu oyun daha ne kadar sürer bilinmez. Ya da aksaçlılar hep sır mı kalacak? Hiç zannetmiyorum. Bir gün birisi çıkar, belki de bir aksaçlı Erdoğan’ın sırtına dokunur ve “Ebe!” der.