Türkiye-Ermenistan hattında hassas görüşmeler

default

Türkiye ile Ermenistan arasında başlayan normalleşme görüşmeleri, bölgede barış ve kalkınma döneminin kapısını aralayabilir. Uzmanlar, süreci etkilemesi muhtemel aktörler ve gelişmeleri, DW Türkçe’ye değerlendirdi.

Türkiye ile Ermenistan arasında başlayan normalleşme görüşmeleri, bölgede barış, istikrar ve işbirliği için umutları arttırdı.

Uzun yıllar sonra diplomatik ilişkilerin kurulması, sınırların açılması ve ulaşım yollarının işler hale gelmesi durumunda, Güney Kafkasya’da barış ve ekonomik kalkınmaya da kapı aralanmış olacak.

Ancak 14 Ocak’ta Moskova’da başlayan görüşmeler kamuoylarında olumlu bir hava yaratmış olsa da, sürecin başarısı önünde birçok zorluk da bulunuyor.

Her iki ülkedeki iç siyasi dinamikler kadar, Rusya, Azerbaycan, İran gibi bölge devletlerinin beklentileri ve Ermeni diasporasının etkisi, süreci etkileyebilecek önemli faktörler arasında yer alıyor. ABD ve Çin gibi küresel aktörler arasında artan jeopolitik rekabet de süreci etkileyebilecek bir diğer faktör.

Bu nedenle birçok uzman, normalleşme görüşmelerinin hassas ve son derece kırılgan bir zeminde ilerleyeceğini, birçok sınamayla karşı karşıya kalınabileceğini dile getiriyor.

İhtiyatlı iyimserlik

Nigar Göksel

Uluslararası Kriz Grubu (ICG) Türkiye Direktörü Nigar Göksel, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, tarafların ilk aşamada karşılıklı küçük adımlarla, güven artırıcı önlemlerle ilerleme kaydetmek isteyebileceğini söyledi. 

Göksel bu çerçevede, Türkiye’den uçak seferlerinin yeniden başlatılması, Ermenistan’ın Türk mallarına uyguladığı ambargoyu kaldırması gibi açılımların, başka adımlarla da devam ettirilebileceğini aktardı.

“Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki sürecin seyri gibi, görüşmeleri etkileyebilecek pek çok değişken var” diyen Göksel, bu nedenle gelişmeleri “ihtiyatlı bir iyimserlik” içerisinde takip ettiklerini vurguladı.

Olumlu havada başladı

Türkiye’nin atadığı özel temsilci Serdar Kılıç ile Ermenistan’ın özel temsilcisi Ruben Rubenyan’ın Moskova’da yaptıkları ilk görüşmenin “olumlu ve yapıcı” bir atmosferde gerçekleştiği açıklandı.

Görüşmenin ardından yapılan açıklamada, sürecin “tam normalleşme hedefiyle” ve “ön şart olmaksızın” sürdürüleceği, tarafların bu konuda mutabık kaldığı duyuruldu.

Bu açıklama olumlu yankı bulurken, geleceğe ilişkin beklentileri de arttırdı.

Azerbaycan denklemin parçası

Türkiye, Ermenistan’ın bağımsızlığını Aralık 1991’de tanımış ancak 1993 yılında, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarını işgali nedeniyle sınırlarını kapatmıştı.

30 yıldır diplomatik ilişkileri bulunmayan iki ülke arasında normalleşme için sonuncusu 2009 yılında gerçekleşen iki girişim de büyük ölçüde Azerbaycan’ın itirazları nedeniyle sonuçlandırılamamıştı.

Ankara-Erivan hattındaki üçüncü normalleşme girişiminin yolunu açan ise, Azerbaycan’ın 2020 yılında, Türkiye’nin askeri desteği ile Dağlık Karabağ savaşını kazanması, topraklarının büyük bir bölümünü geri alması oldu. Bu gelişme ile Ankara-Erivan hattındaki müzakerelerin de yolu açıldı.

Ancak hassas bir zeminde başlayan bu görüşmelerde Ermenistan ile Azerbaycan arasında çözüme kavuşturulamamış konuların yeni bir ihtilaf sürecini tetiklememesi kritik önem taşıyor.

“Geniş bölgesel vizyon”

Peki, Türkiye’nin son açılım hamlesinin gerisinde ne yatıyor? Bu soruyu yanıtlayan ICG Türkiye Direktörü Nigar Göksel’e göre, Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirme hedefi, daha geniş bir bölgesel vizyonu yansıtıyor.

“Kanımca Türkiye, Ermenistan ile normalleşmeyi, iki ülke sınırının açılmasının ötesinde, zamana yayılan bir bölgesel entegrasyonun parçası olarak görüyor” diyen Göksel, şöyle devam etti:

“Türkiye bu yönde adımlar atarken, istediğinde onu engelleyebilecek Rusya’yı karşısına almamaya dikkat ediyor. Kara ve tren ulaşım yollarıyla Ermenistan üzerinden daha geniş coğrafyalara açılım sağlamayı hedefleyen Türkiye’nin, ticaretin geliştirilmesine önem verdiğini düşünüyorum. Bu yolla da aynı zamanda bölgedeki varlığını derinleştirebileceği, kültürel ve ticari varlığını, yumuşak gücünü pekiştirebileceği değerlendirmesini yaptığı görüşündeyim.”

“Normalleşme fırsatı var”

Dağlık Karabağ savaşında yenilgiye uğrayan, ekonomisi zorda olan Erivan için de Ankara ile diplomatik ilişkilerin kurulması, Türkiye ile sınır kapılarının açılması, ekonomik açıdan büyük önem taşıyor.

Erivan merkezli düşünce kuruluşu Küreselleşme ve Bölgesel İşbirliği Analitik Merkezi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Stepan Grigoryan, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşme, bölgenin istikrara kavuşmasını sağlayabilir. Önemli ulaşım yollarının açılmasını sağlayarak da ekonomik kalkınmaya ivme kazandırabilir” dedi.

Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşmesi için bir fırsat bulunduğunu vurgulayan Grigoryan, Ankara’nın Ermenistan üzerinden Azerbaycan ve Orta Asya’ya ulaşımı açmak istediğini, Erivan’daki hükümetin de bunları görüşmeye hazır olduğunu söyledi.

Erivan’ın ‘yeni koşul’ endişesi

Türkiye ile ilişkilerde normalleşmenin sağlanmasıyla bölgede diyaloğun güçlenmesini umduklarını söyleyen Grigoryan, “Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesinin, Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerine de olumlu etki sağlaması umut ediliyor” dedi.

Ermenistan’ın “ön koşulsuz normalleşmeye” hazır olduğunu, Türkiye’nin de bu yönde irade beyan ettiğini söyleyen Grigoryan, ancak Türk tarafının görüşmeler sırasında tutumunu değiştirmesi ve yeni ön koşullar öne sürmesinin de olası olduğunu kaydetti.

Grigoryan, Türkiye’nin Ermenistan ile normalleşmeyi, Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri ile ilişkilendirmesi halinde bunun süreç için önemli bir soruna dönüşeceğini de sözlerine ekledi.

Soykırım tartışması ve diasporanın tutumu

Geçmişte, Ankara-Erivan hattındaki normalleşme girişimlerine, Ermeni diasporasındaki etkili gruplardan sert itirazlar yöneltilmiş, ilişkilerin normalleşmesi için 1915’deki katliamların Türkiye tarafından soykırım olarak tanınması koşulu öne sürülmüştü.

Son yıllarda AlmanyaFransa gibi birçok ülke parlamentosunda soykırım kararlarının kabul edilmesi, ABD Başkanı Joe Biden’ın da 24 Nisan açıklamasında soykırım tanımını kullanması, diaspora tarafından önemli kazanımlar olarak görülüyor.

Nikol Paşinyan

Diasporanın etkili kuruluşları, Ankara’dan taleplerini gündemde tutmaya devam ederken, Dağlık Karabağ savaşında Türkiye’nin Azerbaycan’a vermiş olduğu destek nedeniyle, daha sert bir tavır içinde bulunuyorlar.

Siyasi analist Grigoryan ise, diasporanın normalleşme girişimlerine karşı çıkmasının mevcut konjonktürde Ermenistan hükümeti üzerinde fazlaca bir baskı oluşturmadığını söyledi. Mevcut hükümetin 20 Haziran 2021’de yeniden seçildiğine işaret eden uzman, Nikol Paşinyan hükümetinin geniş bir halk desteğine sahip olduğunu vurguladı.

Batı nasıl rol üstlenebilir?

ABD ve AB tarafından yapılan açıklamalarda, Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme görüşmelerinin başlaması memnuniyetle karşılandı. Batılı başkentler, bu süreçte özellikle Ermenistan’ın ekonomik izolasyonunun hafifletilmesine ve Rusya’ya bağımlılığının azaltılmasına önem atfediliyor.

Stepan Grigoryan, hem ABD hem de AB ülkelerinin normalleşme çabalarına aktif bir şekilde destek verebilecekleri görüşünde. Grigoryan, “Ayrıca Batı, Türkiye’ye, uluslararası hukuku ihlal ederek, Azerbaycan’ın Ermenistan ve Dağlık Karabağ’daki Ermenilere karşı başlattığı savaşta üstlendiği yıkıcı rolü hatırlatmalıdır. Türkiye şimdi atacağı adımlarla, Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirerek, uluslararası toplumdaki itibarını kısmen de olsa düzeltebilecektir” görüşünü dile getirdi.

Rusya’nın desteği sürer mi?

Ankara-Erivan hattındaki normalleşme çabalarında Rusya’nın oynadığı rol en çok merak edilen konuların başında yer alıyor.

Türkiye ve Ermenistan özel temsilcileri arasındaki ilk görüşmeye, Rusya Dışişleri Bakanlığı ev sahipliği yaptı. Ancak taraflar görüşmelerin arabulucu olmaksızın, doğrudan görüşmelerle yürütüleceğine dikkat çekiyor.

Geçmişte Ermenistan’ın Moskova büyükelçisi olarak da görev yapmış olan uluslararası ilişkiler uzmanı Stepan Grigoryan, Rusya’nın rolünü değerlendirirken şu dikkat çekici değerlendirmeyi aktardı:

“Rusya resmi açıklamalarında bu süreci desteklediğini söylüyor. Ama bu desteğin ne kadar süreceğini söylemek güç. Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi durumunda, Rusya’nın Ermenistan’daki askeri varlığına, askeri üslerine, bundan sonra gerek olup olmadığı da sorgulanmaya başlanacaktır.”

Kritik 9. madde

Peki, o zaman Rusya’nın hamlelerinin gerisinde ne yatıyor? Kafkaslar’daki gelişmeleri yakından takip eden uzmanlardan Daria Isachenko, Rusya’nın 2020 Kasım ayında devreye girerek Ermenistan ile Azerbaycan arasında ateşkes sağladığını hatırlattı ve Moskova’nın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini de bu anlaşmanın uygulanmasının bir gereği olarak gördüğünü kaydetti.

Daria Isachenko

Berlin merkezli Uygulamalı Türkiye Araştırmaları Merkezi (CATS) uzmanlarından olan Isachenko, DW Türkçe’ye gelişmeleri değerlendirirken, Ermenistan-Azerbaycan ateşkes anlaşmasının 9. maddesinde, bölgedeki tüm ekonomik ve ulaşım bağlantılarının açılmasının üzerinde durulduğuna dikkat çekti.

Bu maddede ayrıca Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ni Azerbaycan’a bağlayan yeni ulaşım bağlantılarının oluşturulacağı belirtiliyor.

Putin desteğinde samimi değil mi?

Daria Isachenko, Rusya’nın bu süreci destekliyormuş gibi göründüğünü, ancak bazı uzmanların Moskova’nın gerçekte bunu çok da istemediğini düşündüklerini, bu nedenle Kremlin’in gelecekte engelleyici tavırlar içine girebileceğinin konuşulduğunu söyledi. CATS uzmanı Isachenko, şöyle devam etti:

“Evet, ulaşım bağlantıları açıldığı takdirde Türkiye’nin Hazar Denizi ve Orta Asya’ya erişiminin yolu açılacak. Burada Azerbaycan ve Rusya, Zengezur Koridoru’nun kastedildiğini söylerken, Ermenistan bunu şimdilik kabul etmiyor. Ancak anlaşma, her hâlükârda ulaşım koridorunun kontrolünün Rusya’da olmasını öngörüyor. Öte yandan Rusya’nın aslında gerçekte bu ulaşım yollarının açılmasını çok da istemediği, istiyormuş gibi tutum takındığı da konuşuluyor.”

Öngörülmesi güç süreç

Son gelişmelerle birlikte Rusya’nın Kafkaslar’daki gücünün daha da artması, Moskova’nın gelecekte nasıl hamleler yapabileceğini, Türkiye-Ermenistan normalleşmesine nasıl etkide bulunabileceğini daha da önemli hale getiriyor.

Rusya bazı alanlarda Türkiye ile çok yakın işbirliği yürütürken, Libya, Suriye, Ukrayna gibi ihtilaflarda taraflar sık sık karşı karşıya geliyor, Moskova, Ankara’ya karşı sert adımlar atmaktan çekinmiyor. Gerilimlerin arttığı dönemlerde Rusya’nın, Türkiye’den ithalata engellemeler getirmesi, ya da turizmde, seyahatlerde sınırlamalara gitmesi, yakın dönemde sık sık görülen adımlar oldu.

İhtilaf bölgelerinde önümüzdeki günlerde yaşanabilecek gelişmelerin Rusya-Türkiye ilişkilerine nasıl yansıyacağı, Moskova’nın Türkiye-Ermenistan görüşmelerine dönük nasıl tavır alacağı belirsizliğini koruyor.

Uzman Daria Isachenko’ya göre Türkiye’nin elinde de, Rusya’ya karşı kullanabileceği önemli kozlar bulunuyor.

Isachenko, Putin’in Rusya’nın ancak bir deniz gücü olması halinde bir süper güç olabileceğine inandığını hatırlatarak, Rusya için Karadeniz’in ve Boğazlar’dan Akdeniz’e geçebilmenin çok büyük önem taşıdığını, bu nedenle gerilimlere rağmen Türkiye ile sürdürülebilir ilişkilerin önem taşımaya devam edeceğini söyledi.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe