Erdoğan Soçi’de Putin’e taviz mi verdi?

Soçi’deki Erdoğan-Putin görüşmesi sonrası ortak bir açıklama yapılmaması, Ankara’da “Erdoğan Putin’e taviz mi verdiği” sorusuna yol açtı. Rusya’nın İdlib’e kapsamlı bir operasyon düzenleme endişesi de artıyor.

Rusya’nın Soçi kentinde dün bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ortak bir açıklama yapmaması, iki ülke ilişkilerindeki sorunların derinleştiğinin bir işareti olarak algılandı. Özellikle Suriye konusunda bir işbirliği mesajı verilmemesi, Rusya’nın radikal İslamcı grupları çıkarmak için Şam’a bağlı güçlerle birlikte İdlib’e kapsamlı bir operasyon düzenleyeceği beklentisini de artırdı.

İki liderin sadece tercümanların katıldığı 2 saat 50 dakikalık baş başa görüşmesi diplomatik teamüller açısından da tartışmalara yol açtı.

“Ankara aksiyon alamıyor”

Putin-Erdoğan görüşmesine ilişkin DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanlığını yapan emekli büyükelçi Ünal Çeviköz, “Diplomatik teamüllere uygun bir görüşme değil bu. Baş başa görüşmenin ardından ortak açıklama yapılmaması ya ortada gerçekten devlet gizliliğini gerektiren bir duruma işaret eder ya da öyle bir anlaşma, öyle bir pazarlık yapılmıştır ki iktidar bunu kamuoyundan gizler. İşte biz bu ikinci seçeneğe tanıklık ediyoruz” eleştirisini yöneltti.

Çeviköz, Erdoğan’ın Putin’le giriştiği pazarlıkta birçok taviz verdiği ve bunu da kamuoyuna açıktan göstermek yerine zaman içinde kabul ettirme yoluna gideceği görüşünde. Rusya’nın İdlib’i, Türk askeri unsurlarının bulunduğu bölgeleri bombaladığına dikkat çeken Çeviköz, Ankara’nın bu durum karşısında bir aksiyon alamadığını söylüyor.

Soçi görüşmesi öncesi Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Türkiye; İdlib’de normal muhalifleri, teröristlerden ayıramadı” çıkışında bulunmuştu. Türkiye ile Rusya’nın “gerginliği azaltma bölgesi” olarak ilan ettiği İdlib’de muhalif grupların yanı sıra başta Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) üzere çok sayıda radikal İslamcı grup olması ve Ankara’nın bu grupları halen bölgeden çıkartamamış olması Ankara ile Moskova arasındaki İdlib sorununun büyümesinde temel neden olarak görülüyor.

Görüşme sonrası tarafların İdlib konusunda ortak açıklama yapmamasının İdlib konusundaki pazarlığın sürdüğüne işaret ettiğini ifade eden Çeviköz, “Suriye’de terör örgütleri ile Rusya ve Amerika arasında sıkışmış bir Türkiye var. Dahası Amerika’yla ilişkilerin geleceğinin hayra alamet olmadığını söyleyen Erdoğan, dış politikada bir o yana bir bu yana koşuyor” yorumu yaptı.

“Türkiye-Rusya görüşmelerinde bir ilk, bir mantıksızlık”

Türkiye’nin eski Moskova büyükelçilerinden İYİ Parti’li Aydın Sezgin de Soçi’deki görüşmenin baş başa yapılması ve sonrasında ortak açıklama olmamasının Türkiye-Rusya görüşmelerinde bir ilk olduğunu söylüyor. Sezgin, “Ruslar genelde bu yöntemi benimsemezler. Putin’in alışkanlığıdır; mutlaka görüşmelere yakın danışmanlarını, bakanlarını alır. Tarihte bir ilk değil ama üzerinde düşünülmesi gerekir. Ya gizlenecek birtakım hususlar var ya da pazarlıklar sürecek” tahmininde bulundu.

Baş başa görüşmeye sadece tercümanlar katıldı

Rusya’nın havadan bombaladığı İdlib’ten radikal grupları çıkarmaktan vazgeçmeyeceğini düşünen Sezgin, “Erdoğan ile Putin, geçici bir mutabakata varmış olabilirler. Bu mutabakata göre Türk askerleri kuzeye doğru çekilebilir. Ama bu mutabakatın da geçici olacağı unutulmamalı. İdlib’te Şam yönetiminin hakim olacağı günler yakın görünüyor” öngörüsünü dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu toplantıları için gittiği New York dönüşü ABD Başkanı Joe Biden’la görüşemediği için ikili ilişkilerin geleceği konusunda “pek hayra alamet değil” açıklamasını yaptığını, sonrasında gittiği Soçi’de “diplomatik tuhaflıklar” içine girdiğini belirten Sezgin, “Diplomatik tuhaflıklar, mantıksızlıklar birbirini izliyor. Türkiye’nin uzun süredir dış politikada yaşadığı savrulma kendini açıktan gösteriyor artık. Ve asıl bu savrulmanın sonu hiç hayra alamet değil” eleştirisini yöneltti.

“Muhtemelen Türk tarafı istedi”

Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. İlhan Uzgel de Soçi’de baş başa görüşme sonrası özellikle İdlib konusunda ortak açıklama yapılmamasını Türk tarafının istemiş olabileceğini düşünüyor.

Görüşme öncesi Putin’in “Türkiye ile uzlaşmaya varmak bazen zor oluyor, ama olumlu bir sonuca ulaşılıyor” şeklindeki sözlerinin aslında bütünüyle olumsuzluklara gönderme yaptığını düşünen Uzgel, “Erdoğan, Putin’le daha alttan alan bir dil kullandı görüşme öncesi. Putin’i sohbete çekmeye çalıştı. Suriye’de barışın Türkiye-Rusya ilişkilerine bağlı olduğunu söyledi. Ancak görüşme olumlu geçseydi mutlaka Türk tarafı konuşurdu da konuşurdu. Erdoğan sadece klasik başlıklar veriyor, o kadar. Demek ki Türkiye birçok ödün verdi” yorumu yapıyor.

Uzgel, Erdoğan’ın ABD medyasına verdiği demeçlerde ABD’nin Türkiye’ye Patriot füze sistemi satmaması sebebiyle Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi aldığına ilişkin sözlerinin de “gerçeklikten uzak” olduğunu düşünüyor. Erdoğan’ın aynı çıkışları F-35’ler konusunda da yaptığını anlatan Uzgel, “Amerika, Türkiye’ye açık açık yaptırım uyguluyor. Türkiye, parasını ödediği uçakları alamıyor. Demek ki, S-400 sorunun öyle geçiştirilecek bir sorun değil. Bundan sonra Amerika’yla ilişkilerin düzelmesi çok zor. Önümüzdeki günlerde Rusya’yla yapılan pazarlıkların Türkiye’nin durumunu kurtarıp kurtaramayacağını da yakından göreceğiz” die konuşuyor.

“Türkiye’nin Rusya’nın ekosistemine geçmesi sarsıcı olur”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Soçi dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamada daha çok ABD’ye de mesajlar verdi. Erdoğan, ABD’nin Ortadoğu Koordinatörü Brett McGurk için “Teröre destek veren bir isimdir. Terör örgütleriyle el ele, kol kola dolaşan bir isimdir” ifadelerini kullandı.

Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen, Erdoğan’ın bu açıklaması için “Bir cumhurbaşkanı, bir ABD devlet görevlisini ismen eleştiriyor. Bu da diplomatik teamüllere aykırı” değerlendirmesini yaptı. Ülgen’e göre Erdoğan’ın diğer mesajları bir NATO müttefiki olan Türkiye’yi büyük sıkıntılara, krizlere sokabilir.

Erdoğan’ın Türk-ABD ilişkilerinin gerilimli olduğu bir dönemde bu ifadeleri kullandığını ancak Türkiye’nin Kırım’ı ilhak eden Rusya’nın hasım görüldüğü NATO’nun bir parçası olduğunu hatırlatan Ülgen, “NATO müttefikliği yokmuş gibi Rusya’yla işbirliğinin özellikle savunma sanayisinde daha da derinleştirileceğine dönük hamle yapmak S-400’ün yarattığından daha büyük kriz yaratır. Türkiye’nin NATO bütününden ayrılıp da Rusya’nın ekosistemine geçmesi gibi bir düşünce, mutabakat Türkiye’nin kendi içinde de yok. Türkiye’nin Rusya’yla böyle bir yola girmesinin sarsıcı etki yaratacağı unutulmamalı” uyarısında bulundu.

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe