Tarihi Tekerrür 3. Dünya Savaşını mı Başlatacak?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) 1.Dünya Savaşına “İtilaf Devletleri” tarafında dahil oluncaya kadar bu savaş ABD basınında “Avrupa Savaşı” olarak tanımlanıyordu. Savaştan sonra ABD Başkanı Wilson, Milletler Cemiyeti teşkilatının kurulmasına önderlik yapmıştır. 1.Dünya Savaşı sonrası Amerika’nın menfaatlerine uygun bir dünya düzeni kurulması için ortaya çıkan Milletler Cemiyeti fikri, aynı zamanda dünya barışını korumak için etkili bir yol olarak tasarlanmıştır.

1.Dünya Savaşında, tüm dünyada tam bir insanlık dramı yaşanmıştı. Savaş süresince 65 milyondan fazla (65.038.810) asker seferber edilmiş; bunların 8,5 milyondan fazlası (8.556.315) hayatını kaybetmiş, 21 milyonun üzerinde (21.219.452) kişi yaralanmış, 7,5 milyondan fazla (7.750.945) kişi kaybolmuş ya da esarete mahkûm olmuştur.[1]

Yapılan çalışmalar sonucunda İsviçre’de, 10 Ocak 1920 tarihinde, devletler arasında ortaya çıkabilecek sorunları barışçı yollarla çözmek maksadıyla Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam) kurulmuştur. Faaliyeti boyunca değişik kıtalardan 63 üyesi vardı. Kurucuları arasında Fransa ve İngiltere dışında, 1.Dünya Savaşı’nda Almanya’ya karşı savaşmış veya tarafsız kalmış ülkeler vardı. Türkiye 1932 yılında Milletler Cemiyetine dahil oldu. ABD’nin önderliğinde kurulan bu cemiyete ABD Senatosunun olumsuz oyları nedeniyle ABD dâhil olamamıştır.

Milletler Cemiyeti, Avrupa dışındaki ülkeleri kapsayarak evrensellik kazanmış olan ve dünya barışını korumak amacını açıkça ilan edilerek kurulan ilk örgüttü. Milletler Cemiyeti ayrıca özgün bir işleyişe sahipti: Katılımcı devletler birlikte karar alıyorlar ve alınan kararlar üye devletler üzerinde bağlayıcı oluyordu. Birçok devlet genel kurul toplantılarına temsilci heyetlerinin başkanı olarak başbakanlarını ve dışişleri bakanlarını göndermişti. Genel kurul her yıl eylül ayında olağan toplantılarını yapıyordu.

Sovyetler Birliği 1939 yılı aralık ayında Finlandiya’ya saldırmıştı. Bunun üzerine Finlandiya, Milletler Cemiyetine başvurmuş ve Sovyet saldırısı 9-14 Aralık 1939 tarihleri arasında Cenevre’de görüşülmeye başlanmıştı. Daha önce Milletler Cemiyetinin kararları nedeniyle Japonya, İtalya ve Almanya ile arası açılan İngiltere, Sovyetler Birliği ile de arasını bozmak istemiyordu. Buna karşın Sovyet saldırısına, öncekilere oranla daha sert bir tepki vermek isteyen Milletler Cemiyeti, 14 Aralık 1939 tarihinde, Misakı ihlal ettiği gerekçesiyle Sovyetler Birliği’ni Milletler Cemiyeti üyeliğinden çıkardı. Böylece Milletler Cemiyeti tarihinde ilk ve son defa bir devlet Milletler Cemiyeti üyeliğinden ihraç edilmiş oldu. Ancak Sovyetler Birliği’nin ihraç edilme sürecinde Milletler Cemiyeti kendi normlarını çiğnemişti. Çünkü ihraç kararı alınabilmesi için oy birliği gerekli iken on beş Konsey üyesinden yalnızca yedisi Sovyetler Birliği’nin üyelikten çıkarılması yönünde oy kullanmıştı. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin ihracı lehine oy kullanan yedi devletten (İngiltere, Belçika, Fransa, Mısır, Güney Afrika, Bolivya ve Dominik Cumhuriyeti) üçü (Bolivya, Mısır ve Güney Afrika), oylamadan bir gün önce Konsey üyeliğine seçilmişlerdi.

1939 yılında başlayan 1.Dünya Savaşı boyunca, sorunları çözmek maksadıyla Milletler Cemiyeti herhangi bir çalışma yapamadı.[2]

1920 yılında yürürlüğe giren Milletler Cemiyetinin uluslararası barış ve güvenliği sağlamada etkisiz kalmasının çeşitli nedenleri vardır. Misak çalışmalarına öncülük eden ABD gibi büyük bir devletin Milletler Cemiyetine üye olmaması, Cemiyet’in etkinliğini zayıflatmıştır.[3]

Milletler Cemiyeti, başlangıçta kurgulanan sistemdeki yapısal sorunlar, karar verme mekanizmasının yetersizliği ve üye devletlerin kuruluş amacına aykırı hareketleri nedeniyle giderek etkisiz hale gelmiştir. Bunun sonucunda yirmi yıl süre ile üye devletlere hizmet veren Milletler Cemiyeti, tüm çabalara rağmen insanlık tarihinin en büyük trajedilerinin yaşandığı 2.Dünya Savaşı’nı önleyememiştir. 1.Dünya Savaşı sonrasında 18 Nisan 1946 tarihinde yapılan 21. Genel Kurul toplantısında Milletler Cemiyeti’nin hukuki varlığı son bulmuştur.[4]

ABD’nin Milletler Cemiyeti’ne üye olmaması, Milletler Cemiyeti ile ilgili “ölü doğmuş bebek” yorumlarının yapılmasına neden oldu. Devam eden süreçte Almanya’nın topluluktan ayrılması ve SSCB’nin çıkarılması cemiyetin etkinliğini epey azalttı. 2.Dünya Savaşı’ndan sonra Milletler Cemiyeti’nden daha aktif, ABD ve SSCB’nin önemli bir parçası olduğu yeni bir oluşuma ihtiyaç vardı. Bu oluşum ise Birleşmiş Milletler idi.    

Milletler Cemiyeti’nden Birleşmiş Milletlere

Milletler Cemiyeti’nin “Dünya Barışı” için gereken katkıyı sunamaması, ABD ve SSCB’nin Milletler Cemiyetine dahil olmaması ve 2.Dünya Savaşı’nın başlamasına engel olamaması tüm dünya ülkelerini çıkması muhtemel yeni savaşlara engel olacak, yeni bir düzen arayışına sokmuştur.

24 Ekim 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler dünya barışını, güvenliğini korumak ve ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmayı hedefleyen uluslararası bir örgüttür. Birleşmiş Milletler kendini adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı amaç edinmiş küresel bir kuruluş” olarak tanımlamaktadır. Uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanılmasını evrensel düzeyde yasaklayan ilk antlaşma 26 Haziran 1945’te 50 ülke tarafından imzalanan Birleşmiş Milletler Antlaşması‘dır.

Birleşmiş Milletler’in ana organları Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey (EKOSOK), Uluslararası Adalet Divanı ve BM Sekretaryasıdır. Bu organlardan en kritik fonksiyona sahip olan ise Güvenlik Konseyi’dir.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK)

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), BM’nin üye ülkeler arasında güvenlik ve barışı korumakla yükümlü en güçlü organıdır. BM’nin diğer organları sadece tavsiye kararı alabilirken, Uluslararası Adalet Divanı ile birlikte bağlayıcı karar alma yetkisine sahip iki BM organından biridir. Bu bağlayıcılık, üye ülkelerin tamamına yakını tarafından imzalanmış olan BM Antlaşması’nda açık bir şekilde belirtilmiştir.

BMGK, 15 üye ülkeye sahiptir. Bu ülkelerden beş tanesi daimî üye, on tanesi ise seçilmiş üyelerdir. BMGK’nin daimî üyeleri, aynı zamanda BM’nin kurucu üyeleri olan Rusya ve Çin, SSCB ve Çin Cumhuriyeti’nin halefleri olarak, konsey tarafından tanınmışlardır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde, kararları veto etme hakkı bulunan daimî üyeler ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Çin Halk Cumhuriyeti ve SSCB ile on geçici üye ülke bulunur. Dönüşümlü 10 üye ülke her iki yılda bir Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerle belirlenir. Konsey Başkanlığı ise ayda bir üye ülkeler arasında el değiştirir.

Son yıllarda aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülke BM’nin yeniden yapılanmasına yönelik çeşitli önerilerde bulundular. Ayrıca Almanya ve Japonya ise BMGK’nın daimî üyesi olmak istediklerini açıkladılar. Gelişmeler sonucu BMGK’nın yapısı ve özellikle veto yetkisini kullanarak konseyi çalışamaz hale getiren Rusya’nın BMGK üyeliği ile ilgili farklı yaklaşımlar ortaya atılmaya başlandı. Bunlar arasında Rusya’nın BMGK üyeliği ile ilgili radikal fikirler de yer aldı.

Ukrayna İşgali ve Rusya’nın BMGK Üyeliği

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ile dünyadaki ekonomik ve siyasal düzen farklı bir şekle evrilmeye başladı. Batı, Rusya’yı izole ederek yalnızlaştırma politikasını uygulamaya başladı. İlk olarak “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden” ve “Avrupa Konseyinden” çekildi. Daha sonra ise “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinden” çıkarıldı.

Son olarak ise Birleşmiş Milletlerin en etkin kurulu olan “Güvenlik Konseyinden” çıkarılması tartışmaları başladı. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğinin devam edip etmemesinin sorgulanması gerektiğini açıkladı. Blinken, Rusya’nın sivilleri hedef aldığını ifade ederek, saldırılarda araçların, otobüslerin ve ambulansların vurulduğunu belirtti. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski de sürekli olarak Rusya’nın daha fazla izole edilmesi ve BMGK üyeliğinden çıkarılması gerektiğini vurguluyor.

Rusya BMGK’dan Çıkarılabilir mi?

BM Sözleşmesi, Güvenlik Konseyi’nin daimî üyesinin üyelikten çıkarılabilmesi için bir yol çizmiyor. Sözleşmeye göre bir ülke, Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesi üzerine yapılan bir oylamaya dayanarak BM Genel Kurulu’ndan çıkarılabiliyor. Sözleşmenin 6’ncı maddesi bu kuralı şu şekilde açıklıyor: “Mevcut sözleşmedeki ilkeleri ısrarla ihlal eden bir BM üyesi Güvenlik Konseyi’nin tavsiyesiyle Genel Kurul yapılanmasından atılabilir”. Bu kural uygulandığında, Rusya’nın BM Genel Kurulu’ndan atılabilmesi için Güvenlik Konseyi’nden bir tavsiye çıkması gerektiği açıkça görülüyor. Rusya’nın veto yetkisi olan bir daimî üye olarak kendisinin atılmasını kabul etmesi gerçekçi durmuyor.

Mevcut BM Sözleşmesi’nin üyelikten çıkarmaya ilişkin kurallarında değişiklik yapılması da önerilen bir başka yöntem. BM Sözleşmesi’nin 108’inci maddesine göre sözleşmede yapılacak değişikliklerin Genel Kurul’un üçte ikisi tarafından onaylanması gerekiyor. Ancak buradaki kilit nokta, üçte ikilik oranı oluşturan ülkeler aralarında Güvenlik Konseyi’nin daimî üyelerinin de yer alması şartı bulunuyor. Burada yine Rusya’nın, ya da başka bir daimî üyenin yapılacak değişikliğe onay vermemesi halinde bunun mümkün olamayacağı anlaşılıyor.

Özetle; Rusya’nın istemediği hiçbir şeyin Birleşmiş Milletler’den karar olarak çıkması mümkün değildir. Kullandığı veto yetkisi ile istemediği kararın çıkmasına engel olmaktadır. Rusya’nın veto yetkisini kullanarak kararları engellemesi, Rusya’ya karşı yaptırım uygulama gayreti içinde olan ve başında ABD’nin bulunduğu kesimi, hedeflerine giden yolda farklı arayışlara sevk etmiştir. Bu arayış sonucu ortaya atılan ve en çok konuşulan konu ise oldukça dikkat çekici.

Rusya mı, SSCB mi?

Birleşmiş Milletler sözleşmesinin 23’üncü maddesinde daimî üyeler şu şekilde sıralanmıştır: “Güvenlik Meclisi Teşkilatın onbir üyesinden mürekkeptir. Çin Cumhuriyeti, Fransa, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği, Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı ve Amerika Birleşik Devletleri, Güvenlik Meclisinin sürekli üyeleridir.”

Sözleşmeye göre daimî üyelik hakkı Rusya’ya değil SSCB’ye aittir. Rusya’nın BMGK’dan çıkarılması gerektiğini savunanlar için bu bir yöntem olarak sunulmaktadır. SSCB 1991 yılında dağıldıktan sonra Rusya olarak ortaya çıkan devletin SSCB olmadığı, bayrağının dahi farklı olduğu iddia edilmektedir. Bu iddialardan sonra Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski de bu argümanı dillendirmeye başladı.

Birçok kesim Rusya’nın BMGK’dan çıkarılmasını desteklerken, olası bir çıkarılma işlemi yapıldıktan sonraki süreç ile ilgili herhangi bir değerlendirmede bulunmamaktadırlar. Bu yaklaşım ise SSCB’nin Milletler Cemiyeti’nden ihracından sonra 2.Dünya Savaşı’nın patlak vermesini akıllara getirdi.  

Tarihi Tekerrür mü?

SSCB, 1939 yılında Finlandiya’ya saldırması sonucu “normalin dışında” ve “hukukun köşelerinden dolanarak” Milletler Cemiyetinden atıldı. Devamında başlayan 2.Dünya Savaşında etkisiz olundu ve savaşı önleme girişimleri sonuçsuz kaldı.

Milletler Cemiyetinden atılan SSCB aradan 6 yıl geçtikten sonra yeni kurulan dünya düzeninin en önemli parçalarından birisi oldu. Bu hakkı ise 2.Dünya Savaşı’ndan galip çıkması sonucu kazandı.

Bugün ise SSCB’nin koltuğunda oturan Rusya, Ukrayna’ya işgal girişimi başlattı. Rusya’yı Birleşmiş Milletlerden çıkarmak ve izole etmek tek başına yeterli olacak mı? Velev ki Rusya denklem dışı bırakıldı. Peki Çin ne olacak ya da Kuzey Kore? Tüm bu olanlara seyirci mi kalacaklarını söylemek mümkün değil.

Şu anda “Nükleer Tehdit” olarak görülen ülkelerin tamamı böyle bir durumda Rusya’nın bulunduğu yerde konumlanacaklardır. Bu konumlanma, sadece Rusya ile olan sıcak ilişkilerinden değil, Rusya’yı denklem dışı bırakan ABD’nin etkisini kırmak kaynaklı olacaktır.

Umalım ki; Milletler Cemiyeti yönetiminde yapılan hatalar BM’de yapılmasın. Çünkü hali hazırda Birleşmiş Milletler, dünya ülkelerinin bir araya gelebildiği tek platformdur. Yeni bir platformun kurulması, 1. ve 2.Dünya Savaşlarından sonra olduğu gibi yeni bir dünya savaşı yani 3.Dünya Savaşı anlamına gelebilir.


[1] Zekeriya Türkmen, “1914’ten 2014’e 100’ncü Yılında Birinci Dünya Savaşı’nı Anlamak”, Uluslararası Sempozyum (20-21 Kasım 2014), Harp Akademileri Komutanlığı İstanbul: Bildiri Kitabı

[2] Doğan Şafak Polat, “Kuruluşundan Çöküşüne Milletler Cemiyeti Sistemi”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 19 (76)

[3] David Robertson, The Routledge Dictionary of Politics (London: Routledge)

[4] Doğan Şafak Polat, “Kuruluşundan Çöküşüne Milletler Cemiyeti Sistemi”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 19 (76)