Jandarma

Jandarma Umum Kumandanlığından Jandarma Genel Komutanlığına uzanan hikâyenin kahramanı şimdi nerede ve kimlerle birlikte anılıyor? Kraliçeye atfedilen bir söz vardır: “Polis” hükümeti korur, “Jandarma” devleti. Türk Jandarması şimdi kimleri koruyor acaba?

İtalya’da vatandaşlar iki şeyle gurur duyarlar. Birincisi Ferrari, ikincisi ise Karabineri yani İtalyan Jandarması. Acaba bugünlerde vatandaşımız Türk Jandarması ile gurur duyuyor mudur? Jandarmayı HES inşaatının güvenliği, maden ocağının açılması gibi nedenlerle vatandaşla karşı karşıya getiren sivil-asker bürokrasisinin amacı nedir? Gezi sürecinde olaylara müdahalede polis yetmeyince eylem bölgelerine sevk edilen Jandarma kıtalarını, “En büyük asker bizim asker,” sloganları ile karşılayan halk bugün olsa ne yapar?

Her kurumun içinin dışının boşaltılıp talan ve rüşvet aracı haline getirilmesinden Jandarma ne kadar nasibini aldı? Hani şu bildiğimiz, hırsızlarla ve karanlık işlerle anılan isimlerin bürokratlarla çıkan fotoğraflarının benzerinin bugün Jandarma Genel Komutanı olan Orgeneral Arif Çetin ile de çıkmış olması yalnızca tesadüf, komutan hatası ya da dikkatsizlik mi? Her kurum itibarını kaybetmek ve vatandaşın nezdindeki güvenilirliğini bitirmek için adeta yarışırcasına çaba sarf ederken, Jandarma nasıl bir tutum içerisinde?

Aslında yukarıdaki sorular bir yazıya giriş olmayacak kadar çok ve uzun, ama konu emniyet, asayiş ve Jandarma olunca, az bile diyebilirsiniz. İl İdaresi kanunu, bu parti zamanında değiştirilmeden önce ülkenin %92’sine yakın bir bölümünden jandarma sorumluydu. O kadar büyük bir sorumluluk alanında görev yapan Jandarma personelinin görev yoğunluğu, mesai, malzeme ve personel durumu her zaman eleştirilebilir, ama hiçbir zaman siyasi gayelerle hareket ediyordu denilemez. Terfi ve özlük haklarıyla ilgili şu da rahatlıkla söylenebilir ki Jandarma siyasi yönlendirmelere kapalı bir kurumdu. Böylesi bir yapı ve kimlikle  devlet işleri ile siyasi İşler birbirinden keskin olarak ayrılıyordu, ki bunun faydalarını yazmak anlamsız.

Böylesi bir çalışma düzeninde kötü örnekler yok muydu? Evet yoktu. Jandarmada kötü örnek olarak kayıtlarda herhalde bir Jandarma paşasının rahmetli Erbakan için sarf ettiği sevimsiz ve çirkin ifadeler dışında başka bir örnek bulamazsınız. Beyaz Enerji Operasyonu sürecinde bile Jandarma doğruları, kurumsal kimliğin ve devletin doğrularını geç de olsa uygulamıştı.

O günün tayin terfi sisteminde partilerin il/ilçe başkanlıklarına gitmek, ilişki kurmak Jandarmanın kendi kendine yapabileceği en büyük kötülüktü. Belediye başkanları ile olan ilişkiler, kışla düzenlemesi, belediyenin imkânlarından Jandarma için istifadeden öteye geçmez ve kişiselleştirilmezdi. Ama şimdi öyle mi? Belediye başkanları ile yan yana fotoğrafları geçtik, partinin il/ilçe başkanları ile fotoğraf çektirme ve görünme yarışı var. Tabii bu biraz da Jandarma Genel Komutanı Arif Çetin’in fotoğraf albümünün zenginliğinden kaynaklanıyor. Onun YAN YANA geldiklerine bakınca taşradaki Jandarma ne yapsın ki, demek lazım.

Öyle bir kurumun siyasallaşmasından bahsediyoruz ki bünyesinde/kuruluşunda her şey var: İstihbarat birimleri var, kanunen istihbarat görevi var. Kriminal dairesi var, köpek timleri var. Özel birlikleri var, havacılık birlikleri var, taarruz helikopteri ve İHA’ları bile var. Yani karşımızdaki, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne denk emniyet ve asayişten sorumlu bir yapı falan değil, bildiğiniz silahlı bir kuvvet. Atatürk’ün veciz sözünde geçen “Jandarma bir kanun ordusudur,” ifadesinin tam karşılığını bulan bir teşkilat. Böylesi bir gücün Erdoğan ve partisi için önemini belirtmeye gerek var mı? Hani muhtarları saraya çağırıp toplantı düzenlediğinde, o muhtarlara kimin nasıl ulaştığını, kırsaldan, köyden nasıl bilgi toplandığını iyi etüt etmek lazım. 

Bugün Erdoğan’ın veya partisinin elleri hiç olmadığı kadar jandarmanın üzerindedir.

Rüşvete, kirli paraya, bütün kötülüklere ulaşmış bir Bakan varken ve onun bir üstünde daha beter biri mevcutken Jandarma saf ve temiz kalacak veya devletinin koruyucusu olacak. Çok zor!

İl İdaresi kanununda yapılan değişiklikte illerdeki sorumluluk bölgelerinin devir yetkisi bakanlar kurulu kararıyla valiye verildi. Yıl 2005. O gün Jandarma sorumluluk bölgesinde bulunan kupon araziler talan edildi. O günden bugüne şimdi;

  • Jandarmanın tayin-terfi sistemi, askeri sistemden çıkartıldı,
  • Hatta en başta, TSK’dan ayrıldı, MSB’den ayrıldı diye yazmak lazım. Sonra,
  • Valiye, kaymakama bağlandı. İstediğini General yapıyor. Kural, kaide, kanun vs. tanımadan istediğini ihraç ediyor,

Bu cümlelerin sonuna şunu eklesek: “Jandarma gitti, devlet bitti,” desek büyük laf mı olur acaba?