Harbiyeli Aldanmaz!

Uykuya henüz dalmışlar yahut uyumaya hazırlanıyorlardı. Alarm sesiyle yataklarından fırladılar ve apar topar iç bahçeye toplandılar. Askerlik yapmış herkesin aşina olması muhtemel bu durum onların da akıllarına her zamanki can sıkıcı, sıradan bir tatbikattan başka bir şey getirmemişti. Ta ki kendilerini içtima alanında toplayan nöbetçi subayın şu sözleriyle irkilene kadar: “Ankara’da bir ayaklanma var. Bu nedenle sizlere görevler verilecek ve ayaklanmayı bastırmak üzere şehir içinde bazı bölgelere sevk edileceksiniz!”[1]

Ne olduğundan habersiz arkasına düştükleri komutanlarının peşinden bir bilinmeze doğru yürüdüler. Onları o yolda yürüten şey ise yıllarca dersini aldıkları ve her defasında sınandıkları en temel askeri disiplin, “mutlak itaat” idi. Komutanlarının gösterdikleri yerlerde tertiplenip işaret ettikleri yönde olup bitenleri gözetlemeye durdular. Aldıkları talimat kesindi: “Eğer herhangi bir yerden bir mukavemet gelirse siz de karşılık verin”.  Ne dendiyse onu yaptılar. Karşı tarafta konuşlanan başka bir grup askerin bulundukları bölgeye doğru yaptıkları atışlara karşılık verdiler[2]. Diğer taraftan Ankara semalarında ses hızının üzerinde alçak uçuş yapan savaş uçaklarının yakınlarda bazı bölgeleri bombaladıklarını gördüklerinde içlerindeki korku dehşete dönüşecekti.

Şehrin birçok yerinde hareketli dakikalar yaşanıyor fakat onlar olan bitenlere bir anlam veremiyorlardı. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir grup asker tarafından başlatılan darbe girişimin bir parçası olduklarını anladıklarında ise günün ilk ışıkları Ankara sokaklarını aydınlatmaya ve gecenin esrarı gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.

Acilen içtimaya toplandıkları o ilk dakikalarda darbe bildirisi okunmuş ve bir müddet sonra buna, bir karşı bildiriyle mukabele edilmişti. Bu durum birkaç kez karşılıklı olarak devam edecek ve bildirinin okunduğu yayın odası birkaç defa el değiştirecekti. Kendilerine verilen görevleri yerine getiren bir kısım arkadaşları, gözaltına aldıkları bazı generalleri kışlaya getirip emri aldıkları komutanlarına teslim etmişlerdi. Gece boyunca yaşanan çatışma ve uçaklardan yapılan atışlar nedeniyle de onlarca kişi ölmüş veya yaralanmıştı. Ankara sokaklarında kan kokusu hâkimdi…

Hareketli dakikalarda yapılan yayınlar ise darbe girişiminin seyri açısından çok kritik roller oynamıştı. Genelkurmay Başkanı adına açıklama yapan askeri görevli Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türk milletinin emrinde olduğunu söylüyor ve askeri birliklerin darbe girişimine destek olmasının önüne geçilmeye çalışılıyordu. Daha sonra Başbakanın sesi duyulacak ve yaptığı konuşmada darbe girişimine katılanlar için “Vatan aleyhine aldatılmışlardır!” diyecekti…

Tüm bu anlattıklarımın 15 Temmuz gecesi yaşandığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz…

Yukarıda tasvir etmeye çalıştığım olaylar 20-21 Mayıs 1963 gecesinde Talat Aydemir öncülüğünde bir grup Subay ve Harbiyeli öğrencilerden teşkil edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ikinci başarısız darbe girişiminin hikâyesidir. İlkini de 22 Şubat 1962 tarihinde o dönem Kurmay Albay rütbesi ve Kara Harp Okulu Komutanı görevindeyken gerçekleştirmiş olan Talat Aydemir, ilk darbe girişimi sonrası dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından affedilmiş ve emekliye sevk edilerek hakkında cezai bir takibat uygulanmamıştı. Mayıs 1963’deki ikinci darbe girişimi sonrası tutuklanan Talat Aydemir, darbe girişiminde kendisiyle birlikte önemli rol oynayan Binbaşı Fethi Gürcan ile birlikte o dönemin en ağır cezası olan idama mahkûm edilmiştir.

Peki, olayın merkezinde yer alan ve komutanlarının verdikleri görevleri uygulayan askeri öğrencilere, diğer bir ifadeyle Harbiyelilere ne oldu dersiniz?

Eğer 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklanıp müebbet hapis cezası alan ve 5 buçuk yıldır cezaevinde olan 355 askeri öğrencinin maruz kaldığı durumu aynıyla yaşadıklarını düşünüyorsanız;

  • “Çocukları fazla yormayın akşama zaten yorulacaklar” diyerek kendisine emanet edilen askeri öğrencilere kumpas kurup ateşe gönderen Hava Kuvvetleri Komutanını,
  • “Darbe gecesi beni alıkoydular, emir komutayı al teklifi yaptılar, boynumu kemerle sıktılar” dedikten sonra ortaya çıkan kamera görüntülerinde yaverinden unuttuğu kepini isteyecek kadar büyük bir rahatlıkla Genelkurmay Karargâhından çıkan ve kendi askerini kumpasa getiren Genelkurmay Başkanı’nı,
  • Darbe girişimi ihbar edilmiş olmasına rağmen hiçbir tedbir almadan olayların başlamasını bekleyen ve Belediyelerinden 81 ildeki cami imamlarına kadar herkesi örgütledikten sonra, vatandaşla askeri iki ateş arasında bırakan Cumhurbaşkanı’nı ve
  • Türkiye’de hukukun bir zamanlar öyle ya da böyle uygulandığını bir an için unutuyorsunuz demektir.

Talat Aydemir’in ikinci darbe girişiminde olaylara karışan ya da karışmayan 1963 ve 1964 devresi tüm Harbiyeliler Kara Harp Okulu’ndan atıldılar. Darbe girişimi gecesi Ankara’da kendilerine gösterilen bölgelere emredildiği gibi silah ve teçhizatlarıyla giden ve hatta orada darbeye müdahale eden unsurlarla silahlı çatışmaya girenlerin de aralarında bulunduğu toplam 1459 Harbiyeli mahkeme karşısına çıkarıldı. Amirlerinin emirlerini uygulamakla mükellef olan Harbiyelilerin tamamı, aklın, vicdanın ve hukukun öngördüğü bazı cüzi cezalar verilmek suretiyle birçoğu doğrudan, bir kısmı da bir iki yıllık hapis cezaları sonrası tahliye edildi.

Bununla da kalınmayarak darbe girişimi nedeniyle ordudan ilişikleri kesilen 1459 Harbiyeliye tam 37 yıl sonra 2000 yılında iade-i itibar uygulandı. Orduevlerine ve Askeri tesislere girme hakkını da kazandıracak özel askeri kimlik belgeleri hazırlanarak kendilerine teslim edildi.

Kimlik kartlarının üzerindeki rütbesi bölümünde ise büyük harflerle “HARBİYELİ” ibaresi konulmuştu[3].

Birinci darbe girişimi sonrası Başbakan İnönü yaptığı açıklamada “22 Şubat’ta teşebbüs edilen hareket, kumanda ettiği kıtaları aldatan, Ordunun başındaki büyük kumandanları kendileriyle beraber göstererek mektep talebelerini kandıran ve bir ihtilal hükümetinin başına geçmek isteyenlerin hareketi olmuştur” diyecekti. Bu açıklamadan iki gün sonra açıklamaya içerleyen 22 Harbiyeli Taksim’deki Atatürk Anıtı’na bir çelenk koydular. Çelengin üzerinde şöyle yazıyordu: “Harbiyeli aldanmaz!”…[4]

Evet, canlarını emanet ettikleri Kuvvet Komutanları onları aldatmadıkça, gencecik vatan evlatlarını sırtlarını sıvazlayarak ateşe sürükleyip kendileri ortadan kaybolmadıkça ve Genelkurmay Başkanı sıfatıyla kendi ordusuna kumpas kurmadıkça Harbiyeli Aldanmaz!

(Müebbet hapis cezasına çarptırılmış 355 Harbiyeli ve onlar gibi masum oldukları halde hayatlarını dört duvar arasında geçirmeye mahkûm edilen tüm silah arkadaşlarımızın haklarının verildiği ve iade-i itibar edilecek o güzel günlerde buluşmak ümidiyle.)


[1] https://www.youtube.com/watch?v=SHb-XlQDy64&t=964s (Bitmeyen Karanlık Heves: Darbeler 15:30-16:04)

[2] https://www.youtube.com/watch?v=JANKA8pp33g (Talat Aydemir İkinci Darbe Girişimi 11:30-11:50)

[3] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/darbecilere-iade-i-itibar-39142403

[4] https://www.youtube.com/watch?v=_xO6CGE0gRc&t=247s (Biz aldatılmadık aldatılmadığımızı da ispatlarız)