Belaltı Siyasetin Zirvesi: Kaset Savaşları

Yıllar önce bir ünlünün kaseti çıktığında o ünlü havalara uçar, bunu her platformda övünerek anlatırdı. Zaman geçtikçe ortaya çıkan kasetlerin formatı ve içeriği değişmeye başladı. Yeni nesil kasetler daha çok konum ve itibar kaybına neden oluyor ve utanç vesilesi olarak görülüyor. Uzun yıllar sonra bugünleri anlatan Türkiye siyasi tarihi yazıldığında 2000’li yıllar nasıl adlandırılacak bilmiyorum ama benim aklımdaki isim netleşti: Kasetler Dönemi…

Medyanın siyaset sahnesindeki rolü her geçen gün artarken Sosyal Medya ile birlikte toplum üzerindeki belirleyici etkisi de sarsıcı boyutlara ulaştı. İnsanların hayatın her anında yanında taşıdığı akıllı telefonlar vasıtasıyla nerede olduğu fark etmeksizin sosyal hayatın içinde yer aldığı bir dönemdeyiz. Akla gelebilecek en absürt zaman ve mekanlarda bile ülke gündeminin belirlenmesi veya bu gündemlere dair yorumlar yapılması mümkün. Gündemin belirlenmesinde bazen bir-iki kelimelik tweetler bile etkili olabiliyor. Kimi zaman kişilerin linç edilmesi için kullanılan sosyal medya yeri geliyor adaletin sağlanması için uyarıcı oluyor. Sosyal medya vasıtasıyla darbe girişimi önleyenler bile var…

Tabi söz konusu ülke Türkiye olunca sarsıcı gündemler bile kısa sürede etkisini yitirebiliyor. Birçok dünya ülkesinde yeri yerinden oynatacak sansasyonel olaylar bizde artık sıradanlaştı. Bu yüzden toplumu etkilemek ve inandırabilmek için daha fazla göze hitap etmek gerekiyor. Türkiye siyasetinin son 15 yılında olduğu gibi gelecek yıllarında da göze hitap edecek siyasi hamleler kasetler vasıtasıyla gelecek gibi.

Ortaya çıkan onca kaset ve ses kaydına rağmen toplumdaki bu duyarsızlığı ve “çalıyor ama çalışıyor” mantığıyla bakılan yönetici seçimini anlamak güç. Bugün hala birilerinin kasetlerinin çıkıyor olmasının arkasında, dün ülkeyi yönetenlerin ahlaksızlıklarına toplumun geniş kesimlerince göz yumulmuş olmasının yattığı da unutulmamalı.

Savaşta Yasalar Bu Kadar Susar mı?
Yeni bir seçim dönemine girerken siyasi partiler ve destekçileri şimdiden hazırlıklarını yapmaya başladılar. Hazırlıklar yapılırken artık eskisi gibi siyasilerin vaatleri ve güçlü yönleri ön plana çıkmıyor. Artık herkes biliyor politikacıların esas amacının ne vatan ne de millet olmadığını. Yeni dönemin trendi rakibin kendilerinden daha kötü ve aşağı seviyede olduğuna ikna üzerine kurulu. Böyle bir ortamda da “Kaset Siyaseti” en belirleyici yol oluyor. Cicero, “Savaşta yasalar susar” derken seviyenin bu derece aşağı düşüleceğini düşünmüş müdür bilemem, ama hiçbir ahlaki yasası olmayanların siyaset yaptığı döneme denk geldiğimiz bir gerçek.

Yakın geçmişte Türkiye gündemini etkileyecek birçok kaset ortaya çıktı. Kimilerini koltuklarından etti bu kasetler, kimilerinin yolunu açtı. Yaşanan gelişmeler gösterdi ki; görüntüleri yayınlanan kişiler durumdan olumsuz etkilense de temsil ettikleri konum ve topluluğun faydasına olan vakalar da oldu. Çünkü bu kişiler bu görüntüler ortaya çıkmasın diye verdikleri tavizlerle daha zor durumlara sebebiyet vermişlerdir. Aklınıza gelen en “genel” örneği tahmin ettiğim için ayrıntıya gerek görmüyorum.

Siyaset gündemi ısınmaya devam ettikçe taraflar da kozlarını daha etkili olacak zamanlarda ileri sürecektir. Seçimlere yaklaştıkça kimlerin elinde hangi kasetler olduğunu göreceğiz. Başarıya ulaşan şantajlar hariç bunların çoğu ortaya çıkacaktır. Çünkü birçok kesim tarafından ölüm-kalım seçimi olarak kabul edilen 2023 seçimlerine giderken taraflar tüm kozlarını kullanmak isteyecektir. Arşivi olduğu bilinen Erdoğan, Sedat Peker, Doğu Perinçek satranç tahtasında sürekli hamleler planlıyorlar. Kimi zaman rakipleri saf dışı eden bu kasetler kimi zaman da ayrılmaya müsait yandaşları kontrol etmek için kullanılan bir silah oluyor.

Ben Ne Kasetler Gördüm Aslında Hiç Yoktular

Kasetle korkutma ve PR yapma kültürü öylesine etkili ki yeri geliyor olmayan kasetler üzerinden bile siyaset yapılıyor. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen ‘Camide içki içildi’ ve ‘Kabataş olayı’ gibi, görüntüleri olduğu söylenen ama bir türlü yayınlanamayan birçok olay var.

Ortaya çıkan bazı kasetlerle yaşanan durumları karşılaştırdığımız zaman ne kadar etkili olduğunu göreceğiz:

  • 2010 yılında Deniz Baykal’a ve 2011 yılında bazı MHP’li milletvekillerine ait kasetler ortaya çıktı. Bu görüntüler, akabinde partileri için önemli isimlerin istifa etmesine yol açtı ve olaylardan kısa süre sonra yapılan seçimleri AKP’nin kazanmasında önemli rol oynadı.
  • 17 -25 Aralık 2013 yılında gerçekleştirilen Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonlarının en hatırda kalan olayları şüphesiz ‘Sıfırlama Tapeleri’ ve ‘Bakara-Makara’ konuşmalarıydı. Her ne kadar bu kayıtlar diğerleri gibi yasadışı olmasa da siyasi gündemde bomba etkisi yapmıştı.
  • İsmailağa Cemaati’nin önemli isimlerinden Cübbeli Ahmet Hoca olarak da bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün zaten yayınlanan kaseti var. Henüz daha yayınlanmamış ne kadar kaseti var bilemeyiz fakat söylemleriyle taban tabana zıt görüşleri ve kişileri savunması, içinde bulunduğu açmazın göstergesi. Bu sene içinde vefat eden İsmailağa Cemaati liderinin yerine geçmemesi mevzuunda bile açıkça kasetle tehdit edildiğini de unutmamak gerek.
  • Son dönemin en dikkat çekici isimlerinden olan Sedat Peker’in tüm devlet yöneticilerini hatta gazeteci ve iş adamlarını da kapsayacak kadar geniş bir arşive sahip olduğu yayınladığı bazı görüntülerden ve tehditlerine cevap verilememesinden anlaşılıyor. Yakın zamanda, daha önce dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz’a kaset şantajı yaparak hapisten kurtulduğunu da açıkladı zaten. Ömrü yeterse veya emir aldığı kişiler izin verirse daha çok kaset ve belge açıklaması siyaset düzenindeki taşları yerinden oynatacaktır.

Artık birçok insan kendi aralarında; ‘Acaba bu kişinin de kaseti var mı?’ veya ‘Bu kişinin kesin kaseti vardır’ gibi güvensizlik belirten konuları konuşuyorlar. Maalesef ülkede şantaja müsait olmayan, kasetinin olmayacağı bilinen kişiler büyük yalanlarla saf dışı bırakıldı.

Günümüzün ve yakın geleceğin en büyük sorunlarından olan güvenilir insan bulabilme meselesi çok can yakacağa benzer. Ülkesini ve halkını çok sevmekten başka zaafı olmayan, kendisini ve geleceğini vatanı uğruna feda edecek insanların yokluğu ihanete müsait insanların neler yapabileceğini gösterdi sanırım. Kendi ikbali için her şeyi yapabilecek kişilerin, kendilerini kontrol altında tutan dürüst görevliler olmadan, ülkenin yok pahasına satılması hiç de şaşılacak bir durum olmasa gerek.

Kısa süre önce Twitter’da acınası halimizi özetleyen şöyle bir tweet okumuştum: Uçkuruna sahip olamayanlar devlet yönetmeye kalkmasınlar bir zahmet. Adamların zaafı yüzünden memleket satılıyor…