Dokuzuncu Yılında Yedi Maddede Gezi Eylemleri

Gezi Parkı, 2011 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin onayladığı Taksim Yayalaştırma Projesi ve Topçu Kışlası Projesi kapsamında dönüştürülmesi planlanmış bir alandı. Proje, onaylandıktan sonra Gezi Parkı’nın yok edileceği, Taksim Meydanı’nın daralacağı ve artık gösteri meydanı olarak kullanılamayacağı gibi kaygılarla eleştirilerin ve protestoların hedefinde olmuştu.

Taksim Meydanı 1800’lü yıllarda modern hale getirilmeye başlanmıştır. 1806 yılında “Halil Paşa Topçu Kışlası” yapılmıştır. Meydan, o dönemden beri birçok başkaldırı olayına şahitlik etmiştir. 1909’da çıkan isyanda kışla tahrip edilmiştir. 1923 yılında yıkılarak stadyum inşa edilmiş, 1940’ta yine yıkılmış ve halka açık bir meydan haline getirilmiştir. Ta ki 2013 yılına kadar.

2013 yılına gelindiğinde ülke yönetimini tarafından tasarlanan yeni bir proje ile gündeme geldi. Hükümetin buraya dükkanların, restoranların, lüks konutların, otellerin de içinde bulunduğu modern bir kışla projesine başlayacağını duyurmasının ardından başlatılan ağaç kaldırılma işlemleri sırasında bu duruma karşı çıkan kesimlerin eylemleriyle başlayan olaylar; polisin sert müdahalesiyle daha da büyüyerek hükümet politikalarına karşı genel bir protestoya dönüştü. Türkiye’nin tamamına yayılan eylemler, dünya basınında da ciddi yankı uyandırarak Türkiye tarihinin en büyük halk ayaklanmalarından biri olarak kayıtlara girmiş oldu.

Eylemlerin ardından modern ve beton bir restorasyondan geçerek park olarak kalmaya devam eden Taksim Gezi Parkı; 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetiminin iktidar partisinden muhalefete geçmesiyle birlikte çevreci ve yeşil odaklı başka bir restorasyon projesiyle gündeme geldi. Bu projenin duyurulmasının ardından park, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı’na devredilerek İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kontrolünden çıkarıldı.

1. Gezi Bir Toplumsal Hareket midir?

Sosyolog Luic Wacquant Boğaziçi Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada Gezi’yi ‘kültürel sermaye sahibi orta sınıfın isyanı’ olarak nitelendirince akademik ve sol çevrelerde Gezi’nin sınıfsal katılımı üzerine tartışmalar başladı. AKP ise her zaman Gezi eylemlerine elitlerin katıldığını iddia eti. Bunun üzerine yapılan bir anket sonuçlarına bakalım;

2013 Aralık ayında SAMER Araştırma Merkezi, İstanbul ve İzmir’de, bir anket gerçekleştirdi. Anket, her iki ili de temsil eden rastgele seçilmiş 3944 kişiden oluşan bir örneklem üzerine inşa edildi. Anket;

  • İstanbul halkının %16.27’sinin Gezi eylemlerine katıldığını gösterdi. Anket 18 yaş üzeri insanlarla yapıldığı için, bu oran bize, Gezi eylemlerine 18 yaş üzeri yaklaşık 1.5 milyon insanın katıldığını gösteriyor.
  • Gezi protestocularının %35,5’i sanayi, inşaat, tekstil, kâğıt toplayıcılığı, lokantacılık, ulaşım ve başka düzensiz faaliyetlerde çalışmaktadır ve bu kesimdekilerin %60’ının aylık maaşı 1600 TL’nin altındadır. Protestocuların %31,2’si reklamcılık, finans, akademi, sigorta, eğitim, kamu sektörü, kültür, edebiyat, sağlık, STK, emlak gibi alanlarda çalışmaktadır. Bu ikinci gruptakilerin ortalama maaşları 2421 TL’dir ve %50’sinin aylık maaşı ise 2000 TL’nin altındadır.
  • Kürtlerin İstanbul ve İzmir’de nüfusa oranı %15.04, Gezi eylemcileri içindeki oranı ise %13,68’dir. Aylık geliri 1500 TL’nin altında olanların %20.25’i Kürt’tür. Gezi’ye katılan Kürtlerin %50’sinin aylık hane geliri 1500TL’nin altındadır.
  • Gezi’yi destekleyenlerle karşı duranların oranları hemen hemen eşittir. Halkın %41.4’ü destekliyorum, %43.4’ü karşıyım, %15.2’si ise ne karşıyım ne destekliyorum, demektedir. Gezi’yi destekleyenlerin ortalama hane gelirleri, Gezi’yi karşı olanların ortalama hane gelirinden 202 TL daha yüksektir.

Anket sonuçlarına bakılınca sadece Türklerin, elitlerin, sendikaların veya belirli siyasi görüşlerin katıldığı tezi doğru değildir. Gezi eylemlerine her kesimden ve her gelir düzeyinden insanın katılması toplumsal bir hareket olduğunu gösterir. Gezinin simgesi olan bazı fotoğraflar da bunu destekler niteliktedir.

Bu fotoğraflar gezinin bir halk hareketi olduğunu göstermek için yeterlidir. Mecliste dahi bir fikir üzerinde mutabık kalamayan 3 siyasi görüşün temsilcilerinin aksine, farklı taraftar grupları ve siyasal görüş sahipleri sokakta iktidar projesini protesto etmiştir.

2. Gezi Eyleminde İletişim Olarak Sosyal Medya

Teknolojinin gelişmesiyle dijital bir kültür oluşmuş ve mesafeler kısalmıştır. ‘Dijital direniş’ sokak eylemlerinden bile etkili hale gelmiştir. Bazı kuramcılar dijital-kamusal alan fikrini tartışmaya başlamıştır. Dolayısıyla insanlar bu alanlarda itiraz, isyan ve direniş göstermeye başlamıştır. Sosyal medyada birlikte hareket etmeye başlayan insanlar daha çabuk organize olarak hedeflerine daha hızlı ulaşabilmektedir.

Gezi gösterilerinde halkın örgütlemesinde ve eylemlerin tüm yurda yayılmasında büyük bir katkıya sahip olan sosyal medyayı Başbakanın da “baş belası” olarak nitelendirmesi sosyal medyanın gücünü ortaya koymaktadır. KONDA Danışmanlık ve Araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre; Taksim Gezi Parkı eylemcilerinin %69’u olayları sosyal medyadan duyduğunu söylemiştir.

Gezi parkı eylemleri sırasında facebook üzerinde gruplar kurularak anlık bilgilendirme ve çağrılar yapılmıştır. Eylem anına ilişkin video ve fotoğrafların yanı sıra biber gazından korunmaya dair yöntemler hakkında da eylemciler arasında bilgi alışverişi yapılmıştır. Benzer şekilde gezi karşıtı gruplar ve paylaşımlar da vardır. Sadece sokakta değil, sosyal medyada da bir mücadele söz konusu olmuştur. İnternet kısıtlamaları ve yasaklı yayınlar için DNS ayarı değiştirme ve VPN kullanımı en çok bu dönem yapılmıştır.

Gezi parkı olayları Twitter kullanımını artırmıştır. 2012 yılında günde ortalama 1.7 milyon tweet atılırken, 2013 yılında bu sayı %470 artış göstererek 8 milyona çıkmıştır. Sadece 30 Mayıs günü 2 milyon tweet atıldı. Medya olayları iktidar penceresinden anlattıkça sosyal medyaya yönelim arttı. İnsanlar sadece organize olmak için değil gerçek ve anlık bilgiye ulaşmak için de sosyal medyayı kullandı.

3. Siyasi Partilerin Açıklamaları

28 Mayıs sabahı yıkım çalışmalarını engellemek amacıyla CHP ve BDP milletvekilleri meydana gelmiştir. Olayların başından itibaren iki partinin duruşu değişmemiştir. Siyasi parti liderlerinin açıklamaları bize 9 yıllık süreç hakkında bir tablo çizebilir. Dozerlere karşı dururken en önde yer alan Sırrı Süreyya Önder’in daha sonra meydanlarda görülmemesi hep soru işareti olarak kalmıştır.

CHP lideri Kılıçdaroğlu: “Siyasetçi vatandaşını aşağılamaz, onu yüceltir. Siyasetçi inançları, dini istismar etmez. Az önce size Recep Tayyip Erdoğan’ın dini istismar etmek, pırıl pırıl gençlere leke sürmek için ettiği sözlerin örneğini verdim. Siyasetçi, kul hakkı yiyenden hesap sorar. Ama bunlar kul hakkı yiyor, yiyenin sırtını sıvazlıyor. Bunların yapısı bu. Siyasetçi yalan söylemez.” Her gün bir milletvekilinin nöbet tutacağı açıklamasını yaparak göstericilere desteklerini belirtmiştir. Gezinin her yıldönümünde de destek mesajları ile durduğu yeri korumuştur.

MHP lideri Bahçeli: “Bugünkü süreçte, Türkiye’nin en önemli meselesi olarak, Taksim Gezi Parkı merkezli cereyan eden hadiselerin ön plana çıktığı şüpheye yer bırakmayacak kadar bellidir. Bu çerçevede kaygı, korku ve kutuplaşmaların iyice keskinleştiği ve yönetilmesi zor bir noktaya doğru sürüklendiği görülmektedir. Başbakan Erdoğan’ın itici, intikamcı, iğneleyici, ithamcı, idare-i maslahatçı ve ikircikli beyanları çok tehlikeli bir ortama davetiye çıkarmıştır. Haricindeki sosyal ve siyasal kesimlere saygısız, ölçüsüz ve duyarsız yaklaşan; üstelik üst üste yığılan beklenti ve talepleri duymayan, önemsemeyen Başbakan’ın başlıca istikrarsızlık unsuru haline geldiği anlaşılmaktadır.” Gerçi Bahçeli sonraki süreçte benzer açıklamaları daha sert bir üslupla bu sefer Erdoğan’ın yanında yer alarak diğer muhalefet partileri için sarf etmiştir.

Gezi eylemleri ve sonrasında hep gündeme gelen bir diğer konu ise Kürtlerin katılımı olmuştur. Kürt siyasi hareketinin çoğunluğunu temsil eden BDP milletvekilleri eylemleri başlatan grupta yer almalarına rağmen sonrasında desteklerini çekmişlerdir. Gezi eylemleri üzerinden BDP’ye yapılan eleştirilerde, açıklamalarının çarpıtıldığını söyleyen BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Gezi direnişiyle değil, ‘bu halk hareketini askeri darbeye kadar götürebilir miyiz’ diyenlerle aramıza mesafe koyduk. Ergenekon’dan medet umanlarla, askerleri göreve davet edenlerle mesafe koyduk. İlk günden bu yana demecimi çarpıtıp yayanlara şunu söyleyeyim: Gezi direnişi gerçek bir halk direnişi ve özgürlük arayışıdır. Özgürlük için direnen herkesin tam da yanındayız. Gezi’dekiler, ‘biz basının çarpıtmalarını iyi öğrendik’ diyorlardı, bazılarınız halen öğrenmemiş demek ki. Beni dinlemek yerine penguenleri izlemiş.” BDP lideri Demirtaş, halk hükümeti devrim yaparak devirirse meşru olacağını, ancak asker el koyarak devirirse gayrimeşru olacağını da belirterek, “Devrimi de halk yapar, penguen izlemekten gözünü alamayanlar değil. Örnek: Rojava devrimi” açıklamalarında bulundu.

4. Geziye Özgü Enstantaneler

Tüm ezberleri bozan Gezi eylemlerinin en viral görüntüsünü yukarıda paylaşmıştık. Kemalist, HDP’li ve bozkurt işareti yapan 3 farklı siyasi görüşe sahip kişilerin aynı karede yer alması hafızalardan uzun süre silinmedi. Biber gazı sıkılan kırmızı elbiseli kadın, uzun süre gündemde kalmıştı. Duran adam, pasif ama en etkili ve ses getiren eylemlerden biri olmuştu.

TOMA’nın karşısına geçerek kollarını açan siyah elbiseli kadın cesaret verici eylemlerden biri olarak akıllarda kaldı.

RedHack grubu, Gezi gösterileri boyunca tweetleriyle ve Gezi’ye destek için hackledikleri siteler ile milyonlarca insanın dikkatini çeken internet fenomenleri olarak akıllarda kaldılar.

Gezi Parkı olayları esnasında medyanın penguen belgeseli yayınlamasıyla başlayan ve çoğu medya organının olayları yayınlamamasını protesto için tüm Türkiye’de tencere tava ile eylem yapıldı. Müzisyen Fazıl Say da konserinde tencere çalarak destek verdi.

Kitap okuyan adam, şiddete karşı kitabın, hiddete karşı sanatın gücünü tek bir kare ile özetleyen bir an olarak yerini aldı.

5. Rakamlarla Gezi

Gezi Parkı gösterileri 28 Mayıs 2013 tarihinde başladı.

Gösteriler/olaylar 41 gün sürdü.

Bayburt ve Bingöl dışındaki 79 ilde protesto gösterileri düzenlendi.

Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in açıkladığı resmi rakamlara göre, 4 Haziran itibariyle 77 ilde 603’e yakın eylem gerçekleşti.

Gezi Parkı’na kurulan protestocu çadırları 15 Haziran 2013 tarihinde polis tarafından kaldırıldı.

8 sivil ve 2 güvenlik görevlisi hayatını kaybetti.

7.478 kişi yaralandı. Polisin attığı gaz bombası fişeklerinden ötürü 91 kişi kafa travması geçirdi. 10 kişi gözünü, 1 kişi dalağını kaybetti.

255 kişi hakkında dava açıldı.

30 yabancı uyruklu vatandaş gözaltına alındı ve 17’si sınır dışı edildi.

Yapılan eylemler sırasında 280 işyeri, 1 özel konut, 6 kamu binası, 18 belediye otobüsü, 207 özel araç, 103 polis aracı, bir polis merkezi, 11 AK Parti hizmet binası, 280 ATM tahrip edildi ya da ateşe verildi.

15 günde 150.000 adet gaz bombası atıldığı, 3.000 ton su sıkıldığı, OC Gas, CS Gas ve CR Gas olmak üzere 3 çeşit gaz sıkıldığı, göz gibi hassas organlarda kalıcı hasarlar verebilen FN-303 adlı silahtan göstericileri boyamak için ‘bizmut’ içeren kapsüller atıldığı medyada yer aldı.

Borsa İstanbul, olayların başladığı gün % 10.5 değer kaybetti, olaylar süresince bu düşme devam etti.

Tüm Türkiye’ye yayılan Gezi Parkı eylemleri nedeniyle perakende cirolarında, restoran ve sinema müşterisinde % 30-90 arası düşüşler yaşandığı belirlendi.

6.Manipülasyonlar ve Yalanlar

Camide içki içtiler.

Bir gazetede, pencere kenarında bir bira kutusu fotoğrafı yayımlandı. Dönemin Başbakanı camide içki içildiğini iddia etti. Haberin yalan olduğu, bira kutusu sonradan oraya konulduğu ortaya çıktı.

Caminin imamı da “Allah’tan korkarım yalan söyleyemem” diyerek aynı biçimde ifade verince, görevden alındı.

5 haziran 2022’de Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sefer camilerin yakıldığını söyledi.

Kabataş

Bir AKP yöneticisinin gelini hakkında, Kabataş’ta bebek arabasıyla gezerken, üzerleri çıplak, başları bandanalı, deri pantolonlu 70-80 kişilik bir grubun saldırısına uğradığı, yere düşürüldüğü, üzerine idrar yapıldığı iddiasıyla bir haber yayımlandı.

Avrasya maratonu katılımcıları Gezi eylemlerine katılıyor gibi lanse edilerek iktidar yanlısı kitleler harekete geçirilmeye çalışıldı.

Eylem 48 saat sürerse hükümet düşer, TOMA kimyasal ilaç sıkıyor, polis köpeğe biber gazı sıktı, eylemler Soros tarafından finanse ediliyor vb somut bilgilere dayanmayan bir çok haber özellikle sosyal medyada dolanıma sokuldu.

7.Erdoğan’ın Hakaretleri ve Gezi Davası

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’teki konuşmasında Gezi Parkı eylemcilerine yönelik açıklamalarında “Bunlar caminin içini pislemişlerdi. Bunlar çürük, bunlar sürtük” dedi.  Erdoğan daha önce de defalarca Gezi eylemcilerine hakaret etmişti: Çapulcular, işgalciler, teröristler, eşkıyalar, çürükler, vandallar, edepsizler, provokatörler, alçaklar…

Erdoğan’ın bu hakaretlerini sürdürmesinin nedeni bu sözleriyle taraftar kitlesini canlı tuttuğuna inanmasıdır. Siyasal İslamcı kesim toplumun diğer kesimlerine karşı biriktirdikleri öfkelerini Erdoğan üzerinden yansıtmaktadır. Erdoğan’ın hakaretleri, taraftar kitlesinde kabul görmektedir. Bunu çok iyi bilen Erdoğan her fırsatta iç siyasette bu üslupla gündem belirlemekte ve taraftarlarına selam çakmaktadır.

Gezi Parkı davası 25 Nisan 2022 tarihindeki duruşmayla hükme bağlandı. İş insanı Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına; diğer sanıklardan Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi de 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Sanıklar hakkında daha önce verilen beraat kararının müebbete dönüşmesi, Erdoğan’ın seçim öncesi planı olarak değerlendiriliyor.

9. yılında gezi eylemlerini anmak için açıklama yapmak isteyen gruplara yine izin verilmedi. Hükümet hem tedbir alarak hem sert açıklamalar ile Gezi sürecine olan tepkiyi sürekli sıcak tutuyor.

Gezi eylemleri bir ağaç meselesi olarak görülecek kadar basit olmadığı gibi sadece bir kesimin katıldığının belirtilmesi kadar küçük bir organize eylem de değildir. 9 yıl sonra sıcaklığını korumasının sebebi hükümete olan öfkenin artmasıdır.  Şunu da hep hatırda tutmak gerekir ki Erdoğan, bastırabileceği eylemleri başlatmayı sever.