Dünya Onları Kıskanıyor (Ülkücüler-1)

Önce Avusturya ve Fransa’da faaliyetleri yasaklandı, sonra Avrupa Parlamentosunda (AP) “Avrupa Birliği (AB) terör örgütü listesine eklenmeleri” fikri gündeme taşındı ve son olarak ABD Temsilciler Meclisi’nde haklarında “terör örgütü olup olmadığının araştırılması” ile ilgili yasa tasarısı kabul edildi

Avrupa ve dünya genelinde artan aşırı sağ hassasiyeti ile birlikte, son dönemlerde adı “terör örgütleri listeleriyle” anılan ve Türkiye’de hükümet ortağı Milliyetçi Hareket Partisi’ne (MHP) yakınlığı ile tanınan Ülkücülerden, diğer adıyla Bozkurtlardan söz ediyorum elbette…

Bu çalışmamızda; dünya ülkücülerden neden korkuyor? Siyasi bir kaygı mı yoksa sağlam temelleri olan haklı endişeler mi bu ciddi adımların atılmasını tetikledi gibi sorulara; ülkücülerin Türkiye, Avrupa ve ABD, Ortadoğu ve Orta Asya’daki eylem ve faaliyetleri perspektifinden bakarak cevaplar aramaya çalışacağız.

Buyurun efendim…

Türkiye’de Ülkücüler ve Aydınlatılmayı Bekleyen Karanlık Olaylar

Ülkücülüğün kronolojik gelişimi bu yazının konusu olmamakla birlikte 1960’larda Alparslan Türkeş tarafından kurulan Ülkü Ocakları ya da Bozkurtların, 70’li yıllarda sol örgütlerle girdikleri çatışmalar ve Maraş, Bahçelievler ve Taksim katliamları gibi birçok kitlesel olayda yüzlerce insanın öldürülmesine öncülük ettikleri yahut bizzat tetiği çektikleri dile getirilmektedir.

Bahse konu olayların bazılarına adları karışan failler yakalansalar da devlet içindeki nüfuzları sayesinde ya kaçmalarına göz yumuldu veya yasalar zaman içinde kendilerine göre tadil edilerek bir şekilde serbest bırakıldılar. Bu olaylardan, sonuçları itibarıyla ülkeyi kargaşa ortamına ve darbe yönetimlerine sürükleyen ya da yakın tarihimizde iz bırakan ve henüz tam olarak aydınlatılamamış bazılarını “ülkücülerin oynadıkları roller ekseninde” sizler için derledik.

Maraş Katliamının 1 Numaralı Ülkücü Sanığı Nasıl Milletvekili Oldu?

19-26 Aralık 1978 tarihlerinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen Alevi vatandaşlara yönelik saldırıları hatırlayalım. Alevi-Sünni gerginliğinin tırmandığı ya da “tırmandırıldığı” bu dönemde, ülkücüler tarafından önce bir sinema filmi gösterimi esnasında patlayıcı madde atılması, ertesi gün bir kıraathaneye yönelik gerçekleştirilen bombalı saldırı ile iki sol görüşlü Alevi öğretmenin öldürülmesi sonrasında olaylar tırmanmıştı.

Dönemin Valisi Tahsin Soylu’nun kente askeri kuvvet gönderilmesi talebinin olumsuz karşılandığı ve adeta katliama yol verildiği bu olaylar neticesinde bazı kaynaklara göre 120, bazı kaynaklara göre 150 masum insan öldürüldü. Alevi vatandaşlarımıza ait 200’ün üzerinde ev yakıldı. 100’e yakın işyeri tahrip edildi.

Türkiye’yi 12 Eylül darbesine götüren ve “şartların olgunlaşmasına” yardımcı olan bu olay sonrası neler mi oldu? Sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalar 1991 yılına kadar sürdü ve çoğunlukla sağ ve aşırı sağ görüşlü olarak nitelenen toplam 804 kişi yargılandı. Katliamın üç müdahil avukatı da peş peşe uğradıkları saldırılar sonrası öldürüldü. Yargılamalar sonrası sanıklardan 29 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1-24 yıl arası hapis cezalarına çarptırıldılar.

İlk etapta idam ve müebbet cezası alanlar dışındaki sanıkların cezası 1/6 oranında azaltıldı. 1991 yılında çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu ile ceza alan birçok şahsın cezası ertelendi ve daha sonra serbest bırakıldılar. Olayların fitilini ateşleyen sinema salonuna bomba atılmasının faili olmakla suçlanan davanın bir numaralı sanığı ve o dönemin önde gelen ülkücülerinden Ökkeş Kenger (daha sonra soyadını Şendiller olarak değiştirmiştir) beraat ettirildi. Ve nihayetinde Ökkeş Kenger (Ökkeş Şendiller) 1991 yılında Refah Partisinden Kahramanmaraş milletvekili seçildi.

Daha sonrasında istifa edecek olan dönemin İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı, Kahramanmaraş katliamı ile ilgili hazırladığı raporda, bu olayların planlayıcılarının “26 seyyar piyango bayisi görünümünde şehre geldikleri saptanmıştır” demişti. Yıllar sonra adları Susurluk skandalı ile de anılacak olan Ünal Osmanağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli gibi ülkücülerin, katliamın yaşandığı günlerde Kahramanmaraş’ta oldukları, İçişleri Bakanı Özaydınlı’nın raporunda yer alıyordu.

Bahçelievler Katliamı:

Yedişer Kez İdam Cezası Alıp Yargı Paketi ile Tahliye Edilen Ülkücüler

8 Ekim 1978 tarihinde Bahçelievler’de sol görüşlü yedi üniversite öğrencisi, Abdullah Çatlı liderliğindeki Ülkücüler Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz tarafından, beşi o esnada bulundukları apartman dairesinde ve ikisi de Eskişehir Yolu kenarında kurşuna dizilerek katledildiler.

Ülkücülerin bu eylemi neticesinde Türkiye, 12 Eylül darbesine bir adım daha yaklaştırılmış oluyordu. Olayın faillerinin akıbetleri ise şu şekilde gerçekleşmiştir:

Abdullah Çatlı: Yakalanamadı. 1996 yılında Susurluk kazasında öldü.

Haluk Kırcı: Yedi kez idama mahkûm edildi. 1996’da yakalandığı gün emniyetten kaçtı. 1999’da yeniden yakalandı. 18 Mart 2004 tarihinde tahliye edildi. Ekim 2004’te Ukrayna’da yakalandı. 27 Mayıs 2010’da tekrar tahliye edildi. 8 Şubat 2011 tarihinde tekrar tutuklandı ve 4 Şubat 2015 tarihinde tahliye oldu.

Ünal Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı: 1999 yılında yakalandı ve yedi kez idam cezasına çarptırıldı. “3. Yargı Paketi” olarak bilinen yasal düzenleme doğrultusunda 10 Temmuz 2012’de tahliye edildi.

Ercüment Gedikli: 1980 yılında yakalandı. Aldığı idam cezası müebbete çevrildi ve 1991 yılındaki afla salıverildi.

Osman Engin: 15 Nisan 2013 tarihinde Adana’da yakalandı.

Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz: Yakalanamadılar.

(Sonraki bölümde Uğur Mumcu, Turgut Özal ve Türkiye’de yaşanan ülkücü motifli diğer eylemleri ele alacağız)