Rusya mı Süper Güç mü? (1)

Son yıllarda uluslararası ilişkilerde adı en çok duyulan ülkelerden biri Rusya oldu. Her anlamda iflas yaşayan bu ülke kısa sürede tekrar ABD ve NATO’ya kafa tutacak seviyeye geldi. Avrupa’yı kendisine enerji bakımından bağımlı hale getiren Rusya, Asya ve Ortadoğu ülkeleri ile de yakın ilişkiler kurdu. Bölgedeki nerdeyse tüm gelişmelerde Rusya’nın adı geçmeye başladı. Peki bu kadar kısa sürede Rusya bunu nasıl başardı?

Sovyetler Birliğinin Dağılması Sonucu Gelişmeler

1922 yılında kurulan Sovyetler Birliği kuruluşundan yaklaşık 70 yıl sonra Aralık 1991’de dağıldı. Birliğin dağılması ile 15 tane ülke bağımsızlık ilan etti. Bu dağılma kimilerine göre “insanlık için bir umut” iken kimilerine göre “hazin bir çöküş” olarak yorumlandı. Sovyetler Birliğinin dağılmasından birkaç yıl sonra ABD’li üst düzey bir yönetici “Rusya’yı tek kurşun atmadan teslim aldık” sözleriyle, birliğin dağılmasında Amerika Birleşik Devletleri’nin etkisinin olduğunu ima etti.

Birliğin dağılması ile Rusya’nın yönetimine Boris Yeltsin geçti. Yeltsin liderliğindeki Rusya özellikle ekonomik ve sosyal anlamda büyük sıkıntılar yaşadı. Birkaç yıl önce mücadele ettiği kapitalizmin kurumlarından olan IMF’den borç dahi almıştı. Yaşanan sıkıntılara rağmen, ordu tarafından desteklendiği için yaklaşık 8 yıl görevde kaldı. Görevden ayrılmadan başbakanlığa getirdiği eski KGB ajanı Vladimir Putin, Yeltsin’in istifası ile Rusya Devlet Başkanlığı koltuğuna oturdu.

Putin’in KGB ajanı olarak daha önce Türkiye’de de görev yaptığı ortaya çıkmıştı.

Devlet Başkanlığının ilk döneminde Batı ile ılımlı politikayı devam ettiren Putin, 11 Eylül saldırısından sonra ABD’nin en büyük destekçilerinden oldu. Bunun yanında özellikle kendi yakın coğrafyasında bulunan ülkeler ile yakın ilişkiler geliştirmek için çaba harcadı.

Rusya, Putin’in ilk döneminde iç politikada özellikle ekonomik alanda büyük bir dönüşüm yaşadı. Dış politikada radikal karar alabilmenin ilk şartının, ülke içinde destek almak olduğunu bilen Putin kazandığı ikinci seçimden sonra dış politikada yeni bir başlangıcın adımlarını atmaya başladı.

Şubat 2007’de Münih’te düzenlenen güvenlik konferansında söz alan Vladimir Putin, NATO ve ABD’nin politikalarını eleştirip açık bir şekilde “Bu coğrafyada biz de varız” dedi. Avrupa Birliği ve NATO’nun Birleşmiş Milletler’in yerini alamayacağı belirtti. Denebilir ki, Putin’in uyguladığı radikal dış politikanın başlangıcı bu konuşma oldu.

2007 yılına kadar özellikle eski Sovyet Ülkeleri ile sıcak ilişkiler kuran Putin Çin, Hindistan, Türkiye ve İran’la ilişkilerin geliştirilmesi için girişimlerde bulundu. Bu girişimler sonucu özellikle Çin ile ilişkilerini geliştirerek birlikte Şangay İşbirliği Örgütünü kurdular. Bu örgüt bundan sonra özellikle Türkiye için Avrupa Birliği’nin alternatifi olarak görüldü.

Putin döneminde ayrıca İran, Malezya, Cezayir gibi Müslüman ülkelerle enerji, silah ticareti ve ekonomik ilişkiler üst düzeye çıkarıldı.

ABD’nin ambargosuna maruz kalan İran’ın nükleer silahlanma programına destek vermeye devam eden Putin yönetimi 2006 yılında bu ülkeye uçaksavar füze satma kararı aldı.

Genel olarak birçok ülke ile iyi ilişkiler kuran Rusya bazı ülkelerle tarihte anılacak olaylar da yaşadı. Bunlardan bazılarını kısaca özetleyelim…

Çin ile ilişkiler

Putin yönetiminin Asya açılımının en önemli boyutunu Çin’le kurulan stratejik ittifak oluşturmaktadır. Putin yönetiminin bu ülkeyle kurduğu stratejik ittifak, Rus dış politikası için Asya ayağında gerçekleştirilen önemli bir kazanımdır. Rusya ve Çin, ABD’nin kazandığı hareket serbestisine bir tepki olarak yakınlaştılar.

NATO’nun genişleyerek küresel bir örgüt haline dönüşmesi, ABD’nin Asya’daki askeri varlığı ve ABD-Japonya güvenlik ittifakı her iki ülke tarafından ortak güvenlik sorunları olarak görülmektedir. Çin’in 2030 yılında dünyanın en büyük ekonomisi olma hedefi ABD’nin, dolayısıyla da NATO’nun karşısında bir pozisyon almasına sebep olmuştur.

Gürcistan savaşı

Rusya, Soğuk Savaş’tan sonra ilk defa 2008’de Gürcistan’a askeri müdahalede bulunarak Rus dış politikasında yeni bir dönem başlattı. Artık ılımlı dış politikanın yerine, saldırgan ve silahlı gücü ön planda tutan bir dış politika uygulanmaya başlandı. Bu gelişmeler sonucunda Gürcistan, Rusya’dan tamamen uzaklaştı.

Ukrayna Savaşı

Sovyetler Birliğinin dağılması ile Ukrayna’nın dış politikası tamamen Batı yanlısı bir çizgiye kaydı. Yeni yönetim ABD ve NATO ile ilişkilerini geliştirmeye başladı. 2014 yılında Rusya destekli ayrılıkçı gruplar ile Ukrayna arasında savaş çıktı. Bu savaştan sonra Rusya ile Ukrayna arasında artık geri dönüşü olmayan bir ayrılığa gidildi. Ukrayna’nın Rusya ile ilişkilerinin bozularak bundan sonra ittifak kurulamayacak seviyeye gelmesi Rusya için en büyük kayıplardan biri oldu.

Kırım’ın İlhakı

Kırım parlamentosu bağımsızlık kararı alarak Rusya’ya bağlanma talebinde bulundu. 17 Mart 2014 tarihinde Rusya Devlet Başkanı, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını onaylayan imzayı atarak Kırım’ı resmen Rusya’ya kattı. Rusya, Ukrayna’ya bağlı bir yarımada olan Kırım’ı ilhak ederek Karadeniz’deki stratejik pozisyonunu korudu.

Libya’daki Rolü

Rusya’nın Akdeniz’de sözü geçen bir aktör olması için Libya çok önemliydi. Libya’daki varlığını kalıcı hale getirerek birçok çıkar elde etmek istiyordu. Libya Afrika’da bir ülke olmasına rağmen Akdeniz’deki uzun kıyılarının varlığı ve burada bir çok limanının bulunuyor oluşu Rusya’yı iştahlandırdı.

2011 yılında Muammer Kaddafi’nin devrilmesi ile ülkede çeşitli gruplar arasında yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği iktidar savaşı başladı.

Yıllarca iç savaş devam ettikten sonra tüm gruplar, iki farklı grubun etrafında kümelendi. Bunlar; Birleşmiş Milletlerin muhatap olarak kabul ettiği Sarac yönetimindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Hafter liderliğindeki Tobruk Hükümetidir. Rusya’nın seçimi kendisi ile yakın ilişkilerinin bulunduğu ve Rusya güdümünde bulunan Hafter hükümeti oldu.

Rusya, 2018 sonundan itibaren Putin’e yakınlığı ile bilinen özel güvenlik şirketi Wagner Grubu’nun Libya’ya paralı asker göndermesiyle devreye girdi. Wagner grubunun 1.200’den fazla paralı askeri, General Hafter güçlerini 2018’den itibaren fiili olarak destekledi. Bu müdahale Libya’daki iç savaşı daha da şiddetlendirdi ve daha fazla kan akmasına sebep oldu. Tarafların bir masa etrafında toplanarak anlaşma ve birlikte hareket etmesini daha da zorlaştırdı.

Suriye’deki Rolü

Arap Baharı ile beraber Suriye’de de başlayan iç savaş sonucu Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın koltuğunu korumasında en büyük faktör Rusya oldu. Rusya’nın asıl amacı Esad’ı ayakta tutmak değil, Rusya’nın Akdeniz’deki askeri varlığını korumak ve akabinde daha da genişletmekti. Eğer Esad yıkılırsa Rusya, Suriye’de bulunan tüm birikimini kaybedecekti.

Nitekim Rusya bu kararı ile Tartus’da bulunan deniz üssünü genişletirken ülkenin birçok bölgesinde çeşitli büyüklüklerde yeni üsler kurdu. Bu kapasite artırımı ile Rusya özellikle Akdeniz’deki nüfuzunu arttırdı. Rusya’nın Libya’da yani Kuzey Afrika’da etkin rol üstlenebilmesinin en büyük sebebi Suriye’deki varlığıdır. Ayrıca Rusya’nın Suriye’deki varlığı Orta Doğu üzerindeki etkinliğini ciddi oranda arttırmaktadır.

Kazakistan’daki Rolü

Kazakistan’da 2022’nin ilk günlerinde yönetim karşıtı protestoların başlaması ve bu gösterilerin kısa sürede tüm ülkeye yayılması ile Cumhurbaşkanı Tokayev göstericileri sakinleştirmek için hükümeti görevden aldı. Tokayev daha sonra Sovyet ülkelerinin üye olduğu NATO benzeri bir örgüt olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (CSTO) devlet başkanlarına, “terör tehdidine karşı ülkesine yardım etmeleri” çağrısı yaptı.

Rusya öncülüğündeki yaklaşık 2.500 asker ülkeye geldi. Son yapılan açıklamalara göre protestolar bastırıldı. Tokayev bu protestoların “darbe girişimi” olduğunu söyledi. Alışılageldiği üzere, diktatör liderler darbe girişimi olarak nitelendirdiği olaylardan sonra ülkede çoğunlukla halkın aleyhine olan radikal değişiklikler yaparlar. Putin ise son açıklamasında “Bölgede renkli devrimlere izin vermeyeceklerini” belirtti. Bu açıklamalar Kazakistan’ın artık tamamıyla Rusya güdümünde bir ülke olduğunu göstermiş oldu.

(Konu henüz tamamlanmadı. Bir sonraki yazımızda Rusya’nın Türkiye ve NATO ile ilişkilerine değinerek “Rusya ne istiyor” sorusunun cevabını araştıracağız)