Göç – Hukuki Statü ve Kavram Karmaşası

2022 yılı itibarıyla Türkiye, resmi verilere göre 3,5 milyonu Suriyeli ve 500 bini Afganistanlı[i] olmak üzere toplamda 5 milyondan fazla ve resmi olmayan kimi verilere göre ise 10 milyona yakın[ii]  yabancı nüfusuna ev sahipliği yapmaktadır.

Türkiye sadece Suriyeliler için değil, coğrafi konumu nedeniyle Irak, Afganistan, Pakistan, İran ve bazı Afrika ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkeden gelen yabancılar için de bir ‘‘hedef ülke’’ veya diğer ülkelere geçmek için ‘‘transit ülke’’ konumuna gelmiştir.

Başta ifade etmeliyim ki, Suriye’den Türkiye’ye kitlesel göçlerin başladığı 2011 yılına dek Türkiye’nin kapsamlı ve programlı bir göç politikası yoktu ve henüz göçle ilgili etkin bir yasal düzenleme bulunmuyordu. Bu nedenle, göçle ilgili yeni kurumlar, kapsamlı yasal düzenlemeler ve uzun vadeli politikalar belirlenmesine ihtiyaç duyulmuş ve bu yönde adımlar atılmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın, 2012 yılında bir yönerge[iii], Nisan 2013’te çıkarılan AB ve uluslararası mevzuat ile uyumlu kapsamlı göç yasası[iv], 2014 yılında çıkarılan yönetmelik[v] ve 2013 yılında Göç İdaresi Başkanlığı’nın kurulması bu çalışmalardan bazılarıdır.

Kavram Karmaşası

İlk zamanlarda, devletin resmî beyanlarının yanı sıra basında da Suriyeli yabancılar için ulusal ve uluslararası hukuk açısından herhangi bir statü karşılığı bulunmayan misafir ifadesi en sık kullanılan kavramlardan biriydi. Ayrıca, meseleye dini açıdan bakanlar tarafından Suriyeliler ve Afganistanlılar gibi Müslümanlar için din kardeşi/dindaş, mezhepdaş, muhacir ve mazlum gibi tanımlar kullanıldı.

Misafirlik zamanı çoktan geçildi, ancak yapılan yeni düzenlemelere rağmen bu insanlar için hangi kavramın kullanılacağı konusunda sadece vatandaşın ve basının değil, aynı zamanda siyasetçilerin ve yöneticilerin de kafası karışık durumda!

İlgili Kavramlar

Bu yüzden, Türkiye’deki yabancılar hakkında, birbirine yakın gibi görünen ancak farklı anlamları ve hukuki karşılıkları bulunan “mülteci”, ‘‘sığınmacı’’, “göçmen”, “geçici koruma sahibi’’ veya “uluslararası koruma başvuru sahibi’’ gibi terimlerin açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

1. Göçmen (Migrant): Bu ifade en geniş kapsamlı göç terimidir. Evrensel olarak kabul edilen bir tanımı olmamakla birlikte Göç Terimleri Sözlüğü[vi] ve BM’ye göre, hangi sebepten olursa olsun, gönüllü veya gönülsüz, bir yıldan fazla yabancı bir ülkede ikamet eden birey olarak tanımlanır. Bu sebeple bazılarının iddia ettiği gibi ekonomik, eğitim ve sosyal durumlar gibi sadece daha iyi bir yaşama sahip olma idealiyle göç edenleri değil, aynı zamanda mülteci tanımındaki zorlayıcı nedenlerle ülkesini terk edenleri de kapsar. Örneğin, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) mültecileri de göçmen kategorisine alıyor.

Türkiye’de bir yıldan fazla konaklayan bütün yabancılar, BM, IOM ve Göç Terimleri Sözlüğü’ne göre göçmen olarak tanımlanabilir.

Düzensiz Göçmen (Irregular Migrant): Gerekli izin ve belgelere sahip olmaksızın ülkeye giriş yapan (yasadışı giriş), buraya yerleşen veya çalışan ya da yasal yollarla girip yasal süresi içerisinde çıkmayan kişiler için kullanılıyor. Düzensiz göçmen, menşe ülkelerden hedeflenen ülkeye ulaşmak için yasal ya da yasal olmayan yollarla ülkeye girip bu ülkeyi bir geçiş ülkesi olarak kullanan kişileri de kapsar.

Bu kişiler ev sahibi ülkenin hukuki statüsünden yoksundurlar. Bazen bu kavram yerine kullanılan kaçak veya yasadışı göçmen tabirleri suç işleme eylemiyle özdeşleştirildiğinden kaçınılması gereken bir kavramlardır.

Türkiye’ye geçici niyetlerle gelip de Ege Denizi veya Meriç Nehri üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen Suriyeli veya Afganistanlı yabancıları örnek verebiliriz.

2. Uluslararası Koruma Statüsü Sahibi (Holder of International Protection Status): Devletlerin kendi vatandaşlarını koruma yükümlülüklerini yerine getiremediği durumlarda, başka ülkelere sığınma talebinde bulunan insanların güvenlik içerisinde yaşamaları, tehlikeli olan yerlere gönderilmemeleri ve temel insan haklarından yararlanabilmeleri anlamına gelmektedir. Bu statü dört kavramı içinde barındıran genel bir durumu ifade eder: Mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma ve geçici koruma.

a. Mülteci (Refugee): Genel olarak, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle kendisini baskı altında hissettiği için kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi devletinin ona tarafsız davranmayacağını düşüncesi ile ülkesini terk ederek, başka bir ülkeye sığınma talebindebulunan ve bu talebi o ülke tarafından ‘‘kabul edilen’’ kişidir.

Türkiye, taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi[vii]’nin ilgili Protokolü’ne[viii] koymuş olduğu çekince nedeniyle hukuki olarak Avrupa ülkeleri haricinde kendisine sığınanlara mülteci statüsü vermemektedir. Dolayısıyla Suriye, Pakistan, Irak veya Afrika ülkelerinden gelen yabancılar Avrupa ülkesi olmadığından, bu kişiler mülteci olarak tanımlanamaz.

Ancak Ukrayna’daki savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen ve başvurusu kabul edilen kişiler, ülkeleri Avrupa Konseyi’nde yer aldığı için mülteci olabilirler.

b. Sığınmacı / Aday Mülteci (Asylum Seeker): Mültecilikten önceki kategoriyi (aday mülteci) ifade etmek için kullanılmaktadır. Temel bir insan hakkı olarak, mültecilik için sıralanan nedenlerle ülkesini terk ederek, başka bir ülkeye sığınanlara denmektedir.[ix] Bu nedenlerle başka bir ülkeye geçip henüz sığınma talebinde bulunamamış, sığınma talebi henüz kabul edilmemiş veya inceleme aşamasında olan kişilerdir.

Sığınmacı aday mülteci olarak görüldüğünden dolayı Cenevre Sözleşmesi’ne konulan çekinceden dolayı Türkiye’de mültecilik statüsü alamayacak kişilerin bu statüyü alması mümkün değildir.

c. Şartlı Mülteci Statüsü (Holder of Conditional Refugee Status): Avrupa dışında meydana gelen olaylar nedeniyle, mülteci tanımındaki şartları haiz olduğunu iddia ederek, üçüncü ülkelere iltica etmek üzere Türkiye’den uluslararası koruma talebinde bulunan vatansız kişilerdir.

Yine burada Cenevre Sözleşmesi’ne konulan çekinceden dolayı Avrupa’dan gelmeyen yabancılar bu statüyü alamazlar.

Türkiye’deki yabancıların birçoğu kendi devletleri ile vatandaşlıklarının devam etmesi (vatansız olmaması) ve iltica yollarının kapalı olması sebebiyle şartlı mülteci kapsamında değildir.

ç. Geçici Koruma Statüsü (Temporary Protection): Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınıra gelen veya sınırı geçen ve haklarında bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemi yapılamayan yabancılara sağlanan korumayı ifade etmektedir.

Örneğin, ülkelerindeki çatışma ve yaygın şiddet ortamından kaçarak ve koruma talebi ile kitlesel biçimde Türkiye’ye gelen Suriyelilere sağlanan statü ulusal mevzuata göre “Geçici Koruma”dır ve bu kişiler de “Geçici Koruma Kapsamındaki Kişiler” biçiminde tanımlanabilir. Bu sebeple, Göç İdaresi Başkanlığı tarafından bu kişilere ‘‘Geçici Koruma Kimlik Belgesi’’ verilmektedir.

Bununla birlikte, bir Avrupa ülkesinden, örneğin Ukrayna’dan gelen yabancılar, geçici koruma için değil, daha yüksek bir koruma statüsü hakkı veren iltica için başvurmaktadırlar.

3. Vatansız Kişi (Stateless Person/ Haymatloss): Herhangi bir devletin kanunlarına göre vatandaş olarak sayılmayan kişidir. Yoksa, vatanından uzak kalan kişi olarak düşünülmemelidir.

Dünyanın neresinden olursa olsun, Türkiye’ye gelen, kendi devletlerinin vatandaşlığından çıkarılıp da henüz Türkiye vatandaşı olmayan kişiler için bu tanım kullanılabilir. Bunun dışında Türkiye’deki yabancı kişiler eğer kendi ülkeleriyle vatandaşlık bağlarını sürdürüyorlarsa vatansız olarak değerlendirilemezler.

4. İkincil Koruma Statü Sahibi (Holder of Secondary Protection Status):  2013’te çıkan yasaya göre, mülteci veya şartlı mülteci statüsüne sahip olamayan ancak ülkesine geri dönmesi durumunda hakkında ölüm cezası verilen, işkenceye veya onur kırıcı eyleme maruz kalacak veya ülkesindeki çatışmalardan dolayı şahsına yönelik tehditle karşılaşacak olması sebebiyle ülkesinin korumasından yararlanamayan veya yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, ikincil koruma statüsü verilir. Türkiye’de geçici korumadan yararlanan kişiler bu korumadan yararlanamaz.

Suriyeliler gibi birçok yabancı geçici koruma kapsamında oldukları için ikincil koruma hakkından yararlanamazlar ve kendileri için bu tabir kullanılamaz.

Sonuç

Türkiye’ye göç eden yabancı uyruklu nüfus hakkındaki kavram karmaşasının giderilerek doğru tanımların kullanılması hem o insanların günlük yaşamdaki haklarının ve sorumluluklarının belirlenmesi ve hem de göç ile ilgili politikaların oluşturulması açısından önemlidir.

Özet olarak ifade etmek gerekirse,

  • Evrensel tanımına göre Türkiye’de bir yıldan fazla kalanların hepsi  göçmen statüsündedir.
  • Suriye veya Afganistan gibi Avrupa dışındaki ülkelerden gelerek Türkiye’de bulunan yabancıların büyük bir çoğunluğu geçici koruma altındaki kişilerdir.  
  • Türkiye’den Avrupa ya da başka kıta ülkelerine geçmek isteyenler düzensiz göçmendir.
  • Ukrayna gibi Avrupa ülkelerinden gelerek koruma talebinde bulunanlar sığınmacı ve başvurusu kabul edilenler ise mülteci olarak görülebilir.
  •  Uluslararası koruma statüsündekiler, vatansızlar gibi tanımlamalar, Türkiye’deki Suriyelilerin konum ve statüleri ile ilgili gerçeği yansıtmamaktadır.

[i]https://web.archive.org/web/20210717223705/https://www.amerikaninsesi.com/a/taleban-egemenligi-turkiye-yi-hedef-ulke-mi-yapacak/5969560.html

[ii]https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27deki_Suriyeliler#:~:text=2021%20y%C4%B1l%C4%B1%20itibar%C4%B1yla%20T%C3%BCrkiye’de,ev%20sahipli%C4%9Fi%20yapan%20%C3%BClke%20yapmaktad%C4%B1r.

[iii] İçişleri Bakanlığı Türkiye’ye Toplu Sığınma Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap Cumhuriyeti’nde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne ve Barındırılmasına İlişkin 62 Nolu Yönerge

[iv] 2013 tarihli 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu

[v] 2014 tarihli Geçici Koruma Yönetmeliği

[vi] https://www.goc.gov.tr/kurumlar/goc.gov.tr/files/goc_terimleri_sozlugu(1).pdf

[vii] 1951 tarihli Birleşmiş Milletler bünyesinde imzalanan 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi

[viii] 1967 yılında Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Protokol

[ix] 1951 tarihli Birleşmiş Milletler bünyesinde imzalanan Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Birleşmiş Milletler Cenevre Sözleşmesi

İskân Kanunu Madde3/3’e göre; Türkiye’de yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret ilcasıyla muvakkat oturmak üzere sığınanlara sığınmacı denir”