Doktor Beyin Göçü

Ülkemizde son yıllarda pek çok konuda işlerin iyi gitmediği aşikâr. Bu kapsamda özellikle gençler kendilerine daha iyi bir gelecek bulabilme arayışı içindeler. Bunun doğal bir sonucu olarak da beyin göçü gerçeği karşımıza çıkıyor. Bu kapsamda eğitimli insanlar geleceklerini yurt dışında, özellikle de hukukun ve demokrasinin nispeten daha sorunsuz işlediği Batı ülkelerinde aramaktalar. Beyin göçünün en çok hissedildiği konu ise sağlık sektörü. Çünkü sağlık hizmetlerinde bir aksaklığın olduğu iyice belli olmaya başladı.

Yurt dışında çalışmak için ülkemizi terk eden doktor sayısı son yıllarda inanılmaz ölçüde artmış durumda. Bu göçün sebeplerine yönelik ise herhangi bir teşhis veya bir tedbirin getirilmemesi nedeniyle bu eğilimin giderek daha da ciddi boyutlara varacağı rahatlıkla değerlendirilebilir. Zira hükümetin görüşü şu şekilde: “Giderlerse gitsinler”

Durum Ne Kadar Ciddi?

Medyada yer alan bir habere göre Sağlık Bakanlığı’nın, 2023 için açtığı ilk ilanda 2 bin 669 kişilik uzman doktor kadrosuna sadece 39 atama yapıldı. Tüm alanlarda toplam 19 bin 252 kişilik kadro açılmasına karşın 6 bin 792 kişi atandı. Boş kalan kadrolar nedeniyle bakanlık, ikinci kez kadro ilanına çıktı. İkinci kadro ilanında 19 il için kadro açıldı. 2 bin 739 kadrodan 774’ü tercih edildi. Deprem felaketinin ağır yıkıma uğrattığı Adıyaman’da 36 branşta açılan 114 kişilik doktor kadrosuna, Kilis’te ise 27 kişilik kadroya kimse başvuru yapmadı. Hatay’da 213 kadroya 23, Malatya’da 81 kadroya 3, Kahramanmaraş’ta 127 kadroya 4, Gaziantep’te ise 310 kadroya sadece 20 kişi başvurdu. Mardin’de 111 kişilik kadroya 4 başvuru yapılırken, Osmaniye’de 76 kadroya bir, Şanlıurfa’da da 315 kadroya sadece yedi başvuru yapıldı.

Emekliler Açığı Kapatabilir mi?

Bu açığı kapatabilmek için hükümet, 65-72 yaş aralığındaki emekli hekimlerin göreve dönmeleri için çeşitli düzenlemeler yapmaya başladı. Peki bu durum 84 milyonluk nüfusa sahip bir ülke için normal mi?

Haberin devamı ise şöyle:

“İçinde afet illerinin de bulunduğu altı ile başvuru oranı yüzde 10’da kalırken, beş il de yüzde 10 ile yüzde 20 doluluk oranı oldu. Öte yandan İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa, Kocaeli’nde de ancak yüzde 40 civarında doluluk oranına ulaşılabildi. Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin fazla yaşandığı Gaziantep, en fazla açığın olduğu ve en az tercih edilen iller arasında yer alıyor.

Adana’da içinde yoğun bakım, genel cerrah, göğüs hastalıkları, göz, kulak burun boğaz, nöroloji, çocuk cerrahisi, çocuk hematolojisi ve onkolijisi gibi kritik branşların bulunduğu 35 branşta 52 kadro açılmasına karşın hiç başvuru yapılmadı. Gaziantep’te tüm çocuk yan dalları ve hematoloji, kalp damar cerrahisi, göğüs cerrahisi dahil 55 branşta 176 kadroya talep olmadı. Kütahya’da 24 branşta 53 kadronun tamamı boş kaldı. Erzincan’da ise aile hekimliği, beyin ve sinir cerrahisi, genel cerrahi, nükleer tıp, tıbbi biyokimya, tıbbi mikrobiyoloji, tıbbi patoloji ve yoğun bakım branşlarında açılan toplam 17 kadroya hiç atama yapılmadı.

Bartın’da 15 branşta 19, Osmaniye’de 33 branşta 73, Mardin’de 35 branşta 92, Malatya’da 44 branşta 77 kadroya kimse başvurmadı. Sağlıkta şiddetin en çok olduğu illerden Şanlıurfa’da üroloji, kulak burun boğaz gibi önemli bölümlerin içinde olduğu 63 branş için açılan 261 kişilik kadro boş kaldı. Tüm illerde çocuk yan dallarının ağırlıkta olduğu 22 branş tercih edilmedi. Tercih sonuçlarına göre çocuk göğüs hastalıkları bölümü için açılan beş kadroya, el cerrahisi için açılan 12 kişilik kadroya yerleşen yok. Çocuk hematolojisi ve onkolojisi bölümünde açılan 13 kadroya bir kişi yerleşirken kulak burun boğaz hastalıklarında açılan 123 kadroya 23 kişi yerleşti.”

Bu veriler ışığında açıkça görülmektedir ki, “Giderlerse gitsinler” stratejisi çok da mantıklı bir düşünce tarzı değil. Aynı zamanda Sağlık Bakanının yaptığı açıklamalardan da hükümetin bu problemin sebebini teşhiste zorlandığını (veya teşhisten kaçındığını) açıkça görmekteyiz. Basın mensuplarının sayın bakana sorduğu soruya Sağlık Bakanı, konunun maddi gerekçelerden kaynaklandığını ve yurt dışına giden doktorların sadece para için yurt dışında çalışmayı tercih ettiklerini söylemişti. Daha doğrusu bir el hareketiyle bunu ima etmişti. Ancak ülkede hukuksuzluğun geniş yer bulması ve özellikle sağlık çalışanlarına şiddetin bir caydırıcılık ile karşılaşmaması oldukça önemli faktörler olarak ortaya çıkıyor. Yani kısacası, en hafif tabirle doktorlar çok da mutlu görünmüyor. 28 Eylül 2023 tarihinde medyada geniş yer bulan intihar haberi bunu gösteriyor.

Şimdi de başka somut verilere bakalım ve ambulansın yolunu kesmenin veya doktora şiddetin akla gelmesinin mümkün olmadığı ülkelerle Türkiye’yi kıyaslayalım.

Rakamlar Konuşuyor

Euronews‘in 24 Eylül 2023’te yayınladığı, 2021 verilerinin esas alındığı bir habere ve verdiği istatistiklere göre Türkiye kişi başına düşen doktor sayısında Avrupa’da sonuncu durumda. (İstatistikler en güncel rakamları içermeyebilir)

Türkiye doktor sayısında Almanya (377 bin), İtalya (243 bin), Fransa (216 bin) ve İspanya’nın (213 bin) ardından beşinci sırada bulunuyor. Ancak nüfusa göre hesaplandığında durum değişiyor.

2021 yılı verilerine göre Türk vatandaşları senede ortalama 8 defa muayene olmak için doktora gidiyor. Türkiye bu alanda Avrupa ülkeleri içinde üst sıralarda yer alıyor. Ülkedeki toplam hekim sayısı açısından Türkiye yine üst sıralarda yer almasına rağmen nüfus dikkate alındığında durum tam tersi. Kişi başına düşen doktor sayısı açısından Türkiye Avrupa’da son sırada yer alıyor.

Yıllık doktora gitme sayısı ülkeden ülkeye büyük farklılık gösteriyor. AB İstatistik Ofisi Eurostat’ın açıkladığı 2021 yılı verilerine göre bu sayı 2 ile 11 arasında değişiyor.

Muayene Sayısındaki Farkın Sebebi Nedir?

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) raporuna göre muayene sayısında ülkeler arasında bu kadar fark olmasının çeşitli sebepleri olabilir. Bunların başında bazı ülkelerde hemşire ve diğer sağlık görevlilerin önemli rol üstlenmesi. İsveç ve Finlandiya buna bir örnek. Bu durum doktora ihtiyaç oranını düşürüyor.

Doktorların ilgilendikleri hasta başına ücret aldıkları ülkelerde ise bu sayı daha yüksek. Buna örnek Slovakya ve Çekya.

Ülkedeki Doktor Sayısı Kaç?

Eurostat verilerine göre 2021 yılında Türkiye’de bulunan toplam hekim sayısı 183 bin 569 oldu. Zirvede ise 377 bin hekim ile Almanya yer alıyor.

Ülkelerin nüfusları birbirinden oldukça farklı. Bundan dolayı asıl olan kişi başına düşen doktor sayısı. 2021 yılı verilerine göre Avrupa’da kişi başına düşen doktor sayısının en düşük olduğu ülke Türkiye. Türkiye’de 100 bin kişiye 218 doktor düşüyor. Zirvede ise 629 doktor ile Yunanistan var. Türk Tabipler Birliği’ne (TTB) göre, 2021 yılında binden fazla doktor kendilerinden, yurt dışında çalışabilmek için gerekli olan “iyi hal” belgesini aldı. TTB bunun sebebini enflasyonun yüzde 80’lere dayandığı Türkiye’deki sağlık çalışanlarının “daha iyi çalışma koşulları ve daha iyi yaşam kalitesi” umuduyla ülkeyi terk etmesi olarak açıklıyor. Örgüte göre yüzlerce doktor, yurt dışında daha iyi fırsatlara erişim için Türkiye’deki işini bıraktı.

İstediğimiz Zaman Doktor Dövebiliyoruz!

Bu arada doktorların hasta yakınlarından gördüğü şiddet ve taciz ile bu kişilerin yeteri kadar ceza almaması, sağlık çalışanlarının motivasyonlarını kaybetmelerindeki önemli faktörler arasında gösteriliyor. Bir sokak röportajında, sağlık alanındaki gelişmeleri değerlendiren bir hanımefendi şöyle dedi: “Eskiden sağlık hizmetlerine ulaşamıyorduk, şimdi istediğimiz zaman doktor dövebiliyoruz.”

Bu cümlenin ne kadar korkunç bir mantaliteyi temsil ettiği ve cehaletin nasıl bir zafer sarhoşluğu içinde olduğu şu anda konumuzun dışında. Ancak propaganda çok etkili, İletişim Başkanlığı ve havuz medyası görevini çok iyi yapıyor, bu kesin.

Almanya’ya Türk Doktor akını

Bir başka habere göre Türkiye’den Almanya’ya giden doktor sayısında yeni bir rekor kırıldı. 2022 yılının verilerine göre Almanya’ya giden veya gitme hazırlıklarını tamamlayan doktorların sayısı 2417 oldu. Bunların 1227’sinin uzman doktor olduğu açıklanırken Almanya bu sayede sıfırdan doktor yetiştirmeye para harcamak yerine ciddi bir tasarruf elde etti. Türk doktor akınının bu şekilde sürmesi halinde, Almanya’nın 2025’e kadar açığını büyük oranda kapatacağı sanılıyor.

Ayrıca Türk Tabipler Birliği’nin (TBB) yayımladığı verilere göre, 2023 yılının ilk 4 ayında yurt dışına giden doktor sayısının 881.

TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut verdiği bir demeçte doktor göçünün birçok nedeninin olduğunu ancak birinci nedenin “şiddet” olduğunu belirtiyor:

“Bu göçün en önemli nedenlerinden birincisi sağlıkta şiddet. Sağlıkta şiddet hekimleri yıldırdı.

İkincisi ise ekonomik nedenler. Daha iyi ekonomik koşullar, önünü görebileceği daha rahat bir ortamda çalışmak, çocuklarına iyi bir eğitim vermek, ya da Türkiye’de gelecek göremedikleri için ayrılma yoluna gidiyorlar.

Bir diğer neden ise artık istismar haline gelen malpraktis  (doktorun veya ilgili sağlık kuruluşunun ilgisizliği, özensizliği, deneyimsizliği ve bilgisizliği nedeni ile açılan davalar)  davalarının çok artması. Hekimler daha fazla hasta bakın, günde 100 hasta, 5 dakikada bir hasta yoğunluğunda hastalarıyla mı uğraşsınlar, davalarla mı uğraşsınlar.

Mahkemeler güvenlik soruşturmalarını iptal etmelerine rağmen, arşiv taraması adı altında Sağlık Bakanlığında kurulmuş olan 7-8 kişilik komisyon gençlerin atamalarını geciktiriyor. Eskiden, 1990’lı yıllarda bir mezun en geç 6 ile 8 haftada göreve başlardı. Ama şimdi 8-10 ay bekleyen hekimler var. Beklemek istemeyen, umudunu kaybeden yurt dışına yöneliyor.

Bir neden de yurt dışına giden doktorlar, arkadaşlarına yurt dışına çıkmanın, iş bulmanın yollarını öğretiyorlar. Bürokratik süreci anlatıyorlar. Bu 1960’lardaki Almanya’ya göçü hatırlatıyor. Giden kişi ailesi ve arkadaşları için de yol açıyor. Köprü oluşturuyor.”

Sonuç

Sağlık personelinin yurt dışını tercih etmesi sadece ekonomik gerekçelerden kaynaklanmıyor. Hukuki kaygılar da ön planda ve demokrasinin işlemediği bir ülkede yaşamak gerçekten de çok zor.

Sağlık çalışanlarının yurt dışına çıkma eğilimi ve ortaya çıkan açık o kadar önemli bir sorundur ve ileride daha da büyük bir sorun teşkil edecektir ki, bu açık ne emekli personelin yeniden göreve başlamasıyla ne de Suriye’den, Pakistan’dan, Afganistan’dan gelecek doktorlarla çözülebilir. Çünkü yabancı ülkelerden gelen doktorlar da Türkiye’deki çalışma koşullarını bir süre sonra beğenmeyecek ve onlar da meslektaşları gibi Avrupa’nın yolunu tutacaktır.

Diğer yandan milletvekilleri ve ailelerinin veya maddi durumu çok iyi olan insanların, sağlık hizmetlerine erişim noktasında herhangi bir sorun yaşamadıklarını da bir kenara not etmek gerek. Bu noktada sormak gerek: Tok açın halinden anlar mı? Doktor açığı, aynı zamanda yeni doktorlar yetiştirecek personel açığı da demektir. Zira akademik personel özel olarak desteklenmezse, tıp fakültelerindeki öğretim elemanlarının pek çoğu da özel sektöre kayacaktır. Bu durumda ise kısa vadeli çözümler yerine yapısal reformlar içeren personel yetiştirme stratejilerinin geliştirilmesi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.