Çin Tayvan Gerilimi

Yakın zamanda bir savaşa dönüşme olasılığı var mı? Hangi etkileri öngörebiliriz?

Dünya gündeminin en önemli sorunu olmaya aday Çin-Tayvan Geriliminin dünya siyasetine, ekonomisine ve Türkiye’ye etkilerini değerlendirmeye çalıştık.


Bayram Bayır:

21. yüzyılın petrolü olarak değerlendirilen ÇİP sektöründe toplam arzın yaklaşık %60’ını Tayvan karşılamaktadır. Çip sanayisinin karmaşıklığı ve üretim altyapısının ciddi ekonomik güç gerektirdiği bu sektörde Tayvan’ın payını yakın gelecekte değiştirmek de pek mümkün görünmemektedir.

Trump dönemi Çin’e uygulanan yaptırımlarla birlikte birçok şirket Çip için Tayvan’a yöneldi. Yakın geçmişte dünya devlerinin Tayvan’a olan bağımlılığı arttı. Tayvan krizi sonrasında dünyada 500 milyar dolara yaklaşan çip sanayi için yatırım fonları oluşturuldu ve oluşturulmaya devam etmektedir.

Standart bir otomobilde ortalama 1000 adet çip vardır. Cep telefonları, bilgisayarlar, uçaklar, ev eşyaları, silah sistemleri aklınıza gelebilecek hemen hemen bütün teknolojik sistemlerde çipler mevcuttur. Tayvan-Çin savaşının bu sektörleri doğrudan etkilemesi kaçınılmazdır.

Yakın gelecekte ortaya çıkacak bir Tayvan-Çin savaşında Tayvan’ın yaklaşık 10 binden fazla farklı ürün imal eden çip üreticisi TSMC firmasının CEO’su Mark Liu “Tayvan’ın Çin tarafından olası işgalinde, TSMC’nin fabrikalarında çip üretiminin tümüyle duracağını açkıca ifade etti.”

Olası bir Tayvan-Çin savaşının ekonomik yansımaları teknolojinin kalbi olan Çip sanayini doğrudan etkilediği için çok ciddi sonuçları olacaktır. Ukrayna-Rusya savaşının dünyaya yansımalarından bile kat kat yüksek olacak bu etki birçok teknoloji devini ciddi şekilde endişelendirmektedir. Milyarlarca dolarlık sanayi üretimlerinin yavaşlamasına hatta durmasına, milyonlarca insanın işine devam edememesine neden olacaktır. Olası bir Tayvan-Çin savaşı dünyada ekonomik bir depremi tetikleyecektir.


Cebrail Bozkurt:

Başat güçlerin tampon ve üs bölgeleri üzerinde yüzyıllardır süren mücadeleleri devam ediyor. Amerika; Rusya ve Çin ile askeri anlamda karşı karşıya gelmedi fakat egemenlikleri ve etkileri altında bulunan ülkeler üzerinden; ekonomik ve demokratik! mücadelelerini sürdürüyorlar. ABD ve AB; Rusya’ya karşı Ukrayna tarafını, Çin’e karşı ise Tayvan’ı destekleyerek doğu-batı bloğu oluşturma yolunda ilerliyor. Avrupa’nın son iki yıldır tavrı netleşmiş durumda.

Avrupa Komisyonu’nun Eylül 2021’de yayımladığı “Avrupa’da İş birliği İçin AB Stratejisi” başlıklı raporunda; Tayvan üzerinde artan Çin baskısının Avrupa’nın müstakbel güvenliğine yönelik bir tehdit oluşturduğunu ilan etmektedir. Daha sonrasında 43 kişilik bir ekip Tayvan’ı ziyaret ederek ikili ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla önemli bir adım atmış ve İrlanda senatosu, Çin’in Tayvan’a karşı tutumunu kınayan bir kararı onaylarken, Almanya ise Tayvan bölgesindeki “statüko” değişikliğinin şiddete dayalı olma ihtimalini sert bir şekilde eleştirmiştir.

Geçtiğimiz günlerde ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi ve Senatör Ed Markey ayrı ayrı olmak üzere Tayvan’a iki üst düzey ziyaret gerçekleştirdi.

Ukrayna işgaline benzer bir süreç ve benzer açıklamalar arka arkaya geliyor. ABD anlık olarak Ukrayna işgali ile alakalı istihbaratı paylaştığı gibi Tayvan işgal planlarını da gündeme getiriyor. AB ve ABD tarafında Ukrayna işgalinde yaşanılan geç kalmışlık ve pasiflik yüksek sesle dile getirilse de Çin’i engelleyecek bir yaptırım mevcut değil.

Dünya savaşı başlar mı bilemiyoruz ama işgaller sonrası kutuplaşmaların son bir yılda artmasının dünyayı farklı bir döneme götürdüğü aşikâr. Demokratik ve ekonomik desteklemelerin işgalleri engellemediği bir dünyada savaşın tüm ülkelerin kapısını çalması uzak değildir.


Ali Kerem Sezgin:

Tam da Rusya-Ukrayna savaşının ağır semptomlarına dünyanın bünyesi alışmaya çalışırken birdenbire patlak veren yeni bir krizle karşı karşıyayız. Bu seferki sorun Ukrayna savaşının kat be kat üzerinde. Avrupa’nın ayaklarının sağlam basması sonucu Rusya-Ukrayna savaşı bölgesel olmaktan ileri geçmedi ve Avrupa’ya yayılacak kadar büyümedi.

Asya pasifikte karşımıza çıkan tabloda ise durum görünenden çok daha ciddi. Her ne kadar Çin ve Tayvan karşı karşıya görünse de ABD başkanı Biden, “Askeri bir müdahale durumunda bizzat Tayvan yönetiminin yanında yer alacağını” açıkladı. Tarafların gerçekte ABD ve Çin olduğunu ve bu iki devletin de dünyanın 1 ve 2 numaralı askeri ve ekonomik güçleri olduklarını görüyoruz. Olası bir savaş durumunda dünya ekonomisinin %40 ı doğrudan etkilenecek.

Rusya-Ukrayna savaşında denge politikası yürüten Türkiye bu konuda henüz bir açıklama yapmadı. Bir tarafta 23 milyar dolarla birinci sırada ithalat hacminde bulunduğu Çin, diğer tarafta ise 2 milyar dolarlık ithalat hacmi olan Tayvan. Türkiye açısından ekonomik çıkarların ön planda tutulduğu ve muhtemelen eylül ayı içerisinde katılmayı bekledikleri Şangay İş birliği Teşkilatı toplantısı sonrasında, Çin hükümeti lehine olacak şekilde tarafını belli edecektir.

En basitinden Uygur Türklerine karşı Çin’in uyguladığı politikaları bile eleştiremeyen ya da tepki gösteremeyen hükümet ve muhalefetin Tayvan krizi konusunda Çin aleyhine bir duruş sergilemesini beklemek abesle iştigal olur. Açıkçası bu konuda Türkiye’nin tavrının da dünya ölçeğinde çok fazla bir karşılığının olmadığı görülüyor.