Seçime Giderken Kur’an Yakma Eylemleri ve Suriye Harekâtı

Demokrasi can çekişiyor

Ülkece öğrenilmiş çaresizliği iliklerimize kadar tecrübe ettiğimiz çok ilginç zamanlardan geçiyoruz. İktidar sahiplerinin her türlü hukuksuzluğu arsızca yapabildiği ve dahası muhaliflerine “gücün yetiyorsa engelle!” dercesine aba altından sopa göstererek korku saldığı bu günleri torunlarımız tarih derslerinde “Büyük Buhrana Doğru Türkiye” başlığı altında ibretle okuyacaklar.

Koca bir devlet bütün kurumlarıyla esir alınmış, bir kişinin iki dudağı arasından dökülecek sözlerin insafına kalmış durumda. Bağımsız medya susturulup yasama ve yürütme tek adama devredildikten sonra yargı da cübbesine düğme dikince bu günlerde Türkiye’de demokrasi hasta yatağında can çekişiyor. Hayata tutunduğu son dalı olan seçimler de çare olmazsa üzerine toprak atılacak günler çok yakın olabilir. O kadar ki yaklaşan seçim eğer gerçekten yapılabilirse belki de Türkiye’de laik demokratik bir hukuk devleti bünyesinde yapılacak son seçimler olacak.

Erdoğan’ın ekonomist olduğu koca bir yalan olabilir ama yakın dönem Türk siyasetinin kitabını hem de bilinen tüm ilkeleri ayaklar altına alarak yeniden yazdığını kabul etmeliyiz. Hiçbir etik değerin kendisine yer bulamadığı, tamamen iktidarı elde tutmayı önceleyen “Erdoğan’ın Siyaset El Kitabı” maalesef hala alıcı bulabiliyor. Eğitimli, entelektüel ve bilinçli bir seçmen kitlemizin olmadığı bir sır değil fakat halk olarak bu sefer de en ufak bir feraset emaresi göstermez ve Erdoğan’a kanarsak yaşanacak ekonomik, sosyolojik ve psikolojik travma ülkede taş üstünde taş bırakmayabilir.

Erdoğan’ın seçimi kazanmaya bu kadar istekli olması ve mecburiyete de dayanan bu isteğinin sonucu olarak devletin tüm kurumlarını ve imkânlarını iktidarı için engel teşkil ettiğine inandığı kişi, kurum ve olguları siyaseten ortadan kaldırmak için kullanmasına şaşırmamaya alıştık. Demirtaş’ın 7 yıldır cezaevinde tutuluyor olması bu nedenle olduğu gibi İmamoğlu’nun “siyasi yasaklı” olmaya doğru giden seyahatinin arkasında da yine aynı motivasyon var. Sebep, iki aktörün de Erdoğan’ı yenmiş olmaları. 2015’teki 7 Haziran Seçimlerinde Demirtaş’ın HDP ile %13 oranında oy alarak Erdoğan’ın tek başına iktidar olmasını engellemesi ve İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini hem de iki defa Erdoğan’ın adayı karşısında zaferle neticelendirmesi Erdoğan gibi bir karakter için hazmedilebilecek şeyler değil.  

Erdoğan her hamlesine rağmen Kürt seçmeni yüzünden seçimi kazanamıyor

Bu nedenle de son dönemde yaptığı ekonomik hamlelerle önce seçmene şirin görünerek ardından da yargı sopası üzerinden güç gösterisi yaparak Haziran 2022’de %28 olan oy oranını %34-36 bandına çıkarmayı başardı. Bu durumun oluşmasında muhalefetin dillendirdiği ve maddi karşılığı olan EYT Sorununa “çözüm” getirmesi ve asgari ücret zammı gibi vaatleri henüz ortada seçim tarihi bile yokken hayata geçirmiş olması da önemli bir rol oynuyor. 

Bununla birlikte Erdoğan kazanmak için yaptığı etik dışı her türlü hamleye rağmen son anketlere göre ortağı MHP ile birlikte %50+1’e yaklaşamıyor. O yüzden de seçim tarihini açıklayamıyor. Buradaki en kritik faktör ise HDP seçmenini satın alamıyor oluşu. Kendisi satın alamamış olması kadar Türkiye’nin en bilinçli seçmen kitlesi olduğunu düşündüğüm Kürt seçmenin tıpkı son yerel seçimlerde olduğu gibi stratejik oy kullanma ve Millet İttifakına yönelme ihtimali de Erdoğan’ı kara kara düşündürüyor.

HDP’nin kapatılması ve yeniden kan politikası

Erdoğan tam da burada HDP’nin seçim sürecinde anayasal hak olarak alması gereken hazine yardımını Anayasa Mahkemesi eliyle engelledi. Bu gelişme ve akabinde HDP tarafından hâlihazırda Anayasa Mahkemesi’nde görülen kapatma davasının seçimlerden sonraya ertelenmesi talebinin reddedilmesi kararı bize çok net ipuçları veriyor. Görünen o ki, HDP Seçimlerden önce kapatılacak. Erdoğan yine ve yeniden “Ya benimsin ya kara toprağın!” politikasını uygulamaya soktu ve kendisine teslim olmayan bir muhalifi daha şeytanlaştırma ve yok etme sürecinin fitilini ateşledi.

Peki, Erdoğan’ın kazanması için HDP’nin kapatılması tek başına yeterli olacak mı? Kapatılmış olsa da Kürt seçmen yine de Millet İttifakının adayını destekleyebileceği için Erdoğan bu noktada tekrar kan politikasına dönebilir. İstiklal Caddesi saldırısı sonrası hava harekâtı ile sınırlı kalan sınır ötesi harekât Rusya’nın da desteği ile bahar ayları öncesinde sınır ötesi bir kara harekâtı ile kaldığı yerden devam edebilir.  Erdoğan ise daha önce de yaptığı gibi sınır ötesinden gelecek şehit tabutlarına elini koyarak “Askerlerimiz Millet İttifakının ortağı kapatılan HDP’nin desteklediği teröristler tarafından şehit edildi!” diyerek gözyaşı dökebilir.  

Avrupa’da Kur’an-ı Kerim yakma eylemleri ve Erdoğan

Geçtiğimiz hafta Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilen Kur’an-ı Kerim yakma olaylarını da bu perspektifle okumakta fayda var. Birçok uzman konuyu Rusya’nın NATO üyeliği yolunda İsveç’in önünü kesme niyeti penceresinden okusa da ortada bir kötülük varsa Erdoğan’ın da oralarda bir menfaat peşinde olacağını unutmamak gerekir. Geçtiğimiz gün bu olaylarla bağlantılı olarak beş Avrupa devleti Türkiye’deki vatandaşlarını olası bir terör saldırısı ihtimali nedeniyle yabancıların buluşma yeri niteliğinde olabilecek özellikle ibadethaneler gibi noktalardan uzak durmaları konusunda uyardı. Erdoğan tam da Suriye’de bir sınır ötesi harekât kovalarken, ne kadar büyük bir tesadüf değil mi? Tıpkı İstiklal Caddesinde olduğu gibi yine Suriye uyruklu olduğu “düşünülen ya da iddia edilen” yahut terör örgütü PKK/YPG/SDG üyesi olduğu “tahmin” edilen bir saldırgan tarafından metropollerde yabancıların da bulunduğu bir bölgede çok sayıda insanı hedef alan bir saldırı düzenlenirse ne olur? Umarım yanılırım ve böyle bir şey olmaz ama Erdoğan istediğini alamadığında daha önce neler olduğunu hepimiz biliyoruz. Dini duyguları kabarmış Türk ve Müslüman seçmenin bu oyuna gelmeyeceğini düşünenlere 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arasında yaşanan terör olaylarını ve her iki seçim arasında Erdoğan’ın oy oranını yaklaşık %10 oranında artırdığını hatırlatırım.

Başa dönecek olursak: “Ülkece öğrenilmiş çaresizliği iliklerimize kadar tecrübe ettiğimiz çok ilginç zamanlardan geçiyoruz…”