İran Zirvesi

Ülkeler ve liderleri özelinde zirvede alınan kararların dünya gündemine etkilerini nasıl değerlendirebiliriz?

Soru Cevap bölümümüzde bu hafta yazarlarımız geçtiğimiz hafta gerçekleşen İran Zirvesini masada yer alan, yer almasa da bölgede çıkarları olan ülkeler açısından değerlendirdiler.


Abdullah Bağcı:

Her ne kadar zirve üçlü olarak yapılmış olsa da dünya basınında Türkiye ile özel olarak ilgilenmeyen medya kuruluşları tarafından zirvenin sadece İran-Rusya görüşmesi gibi algılanması, zirvenin Rusya açısından önemini anlatmak için yeterlidir sanırım.

Zirve, batılılar ve batı karşıtları gözünde Bush’un “axis of evil” yakıştırmasına karşın Rusya Parlamentosu üyesi Yevgeny G. Popov’un ifadesi ile “axis of good” ittifakı oluşturmaya yönelik atılmış yeni bir adım. Bazıları bu yakınlaşmayı bir ittifaktan ziyade kriz zamanlarında çıkarların örtüşmesinden ibaret görse de ittifakların temelinde yatan zaten çıkarların örtüşmesi değil midir?

Ortak düşman batının her iki ülkeye de yaptırımlar uyguladığı bir zaman diliminde bu yakınlaşmanın artması ve belki ileride ittifaka dönüşmesi gayet normal ve olasıdır. Rusya’nın İran enerji sektörüne yatırımını da içeren 40 milyar dolarlık ikili anlaşma da bunun en açık göstergesidir.

Tüm bunlara paralel olarak, basın açıklamalarında söz edilmemiş olsa da Sullivan’ın açıkladığı “İran’ın Rusya’ya Ukrayna’da kullanılmak üzere yüzlerce silahlı ve silahsız dron göndereceği” hususu da bu toplantıda herhalde daha da netleştirilmiştir.

Diğer taraftan, NATO içinde sıkıntılı üye olan Türkiye’nin temelde NATO karşıtı bu oluşumun bir parçası olması tabii ki Rusya ve İran’ın ortak başarısıdır.Kendileri açısından bu “başarılı” yakınlaşmaların daha fazla katılımcı ile artarak devam edeceği öngörülebilir.


Orhan Turan:

Ana gündemi Suriye olan Tahran Zirvesi sonrasında İran’ın genel olarak kendi konumunu korumaya çalıştığı ve dengeleyici bir tavır sergilediği söylenebilir.

Nitekim İranlı yetkililerin Astana Mutabakatının dengeleyici özelliğine yönelik mesajlar vermeleri, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik herhangi bir operasyonunun bölgedeki istikrara zarar vereceği uyarıları ve ülkelerinin nükleer enerji konusundaki pozisyonlarını teyit etmeleri gibi gündem maddelerindeki tutumlarını sürdürdüklerini vurgulamaları ve genel politika dışında bir açıklamada bulunmaktan çekinmeleri bu iddiayı doğruluyor.

İran’ın genel olarak çizdiği bu profil ile mesajlarını doğrudan açıklamaktan ziyade sosyal medya hesabı ve devlet televizyonu üzerinden vermeyi tercih ederek düşük seviyede bir frekansta bulunmayı tercih etmeleri uyuşmaktadır.

Gerek Cumhurbaşkanı Reisi ve gerekse de diğer İran devlet yetkililerinin sergiledikleri tutumdan; Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana oldukları, Suriye’nin geleceğinin dış müdahale olmaksızın Suriye halkı tarafından şekillenmesi gerektiğine inandıklarını, ABD ve İsrail’in Suriye’deki varlıklarına veya olası müdahalelerine karşı durdukları sonucunu çıkarabiliriz.


Salih Durmuş:

Tahran zirvesi genel olarak masa dışı aktörler tarafından şu şekilde değerlendirildi:

  • Putin’in batıya karşı yalnızlaşan konumunu, çeşitli ortak paydalarda buluşabildiği ülkeler yoluyla iyileştirme amacında olduğu;
  • İran’ın kökleşmiş Amerikan düşmanlığına karşı güçlü bloklar içerisinde yer alma ve en azından bölgesel güç olma refleksini güncel gelişmeler paralelinde devam ettirme gayretinde olduğu;
  • Rusya ve İran’ın kendilerine karşı uygulanan yaptırımların etkilerini hafifletebilecek çeşitli arayışlarda bulundukları;
  • Türkiye’nin ise Putin’in zor durumundan istifade ile etkinliğini artırma, imaj düzeltme ve de Suriye’nin kuzeyine yönelik planladığı askerî harekât için bölgenin hava kontrolünü elinde bulunduran Rusya’nın onayını alma gayretinde olduğu.

Ancak unutulmamalıdır ki halihazırda Putin’in imajı batılı ülkeler nezdinde çok vahim durumda. Yani kısacası bir diktatör ve insanlığın acı çekmesine vesile olan çağ dışı bir lider olarak görülüyor. Dolayısıyla Putin’in içerisinde bulunduğu herhangi bir girişimin batılı ülkelerden baştan ve çok sert tepki alması olağandır. Bu kapsamda Alman Bild gazetesi zirveyi “Despotların buluşması” olarak manşetine taşırken, Alman Dışişleri Bakanı Baerbock’un NATO üyesi bir ülkenin liderinin bu fotoğrafta yer almasını bir “meydan okuma” olarak değerlendirmesi, batı dünyasından yansıyan iki mesaj olarak karşımıza çıkıyor.

Diğer yandan bölgenin bir diğer aktörü İsrail ise Suriye topraklarını havadan bombalamaya devam ederek, kendi adına bu zirvede alınan kararları dikkate almadığı mesajını açıkça vermiş oldu.