Mersin Saldırısı Üzerine

Mersin’in Mezitli ilçesinde polisevine 26 Eylül 2022’de iki PKK militanı tarafından düzenlenen saldırıda bir polis memuru şehit olmuştu, bir polis memuru ise yaralanmıştı. Saldırıyı gerçekleştiren iki PKK’lı kadın da üzerlerindeki bombaları patlatarak yaşamını kaybetmişti.

Olayın ardından ilginç gelişmeler yaşandı. Özelikle HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın da saldırıyı kınaması olaya çok farklı bir boyut kazandırdı. Selahattin Demirtaş, Mersin saldırısı sonrası yaptığı ilk açıklamanın ardından gelen ikinci açıklamasında “Tek başıma bile kalsam inandığım doğruları savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Elbette bunun bedelleri oluyor. Mahallenin ‘delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi’ ya da karşı mahallenin ‘teröristi, katili’ olarak yaftalanmayı göze alıyorum” dedi. Aslında hemen bir yazı kaleme almak istiyordum ama bir süre PKK’nın Selahattin Demirtaş’ın çıkışına nasıl bir cevap vereceğini, HDP tabanının reaksiyonunu izlemek istedim.

Selahattin Demirtaş’ın çıkışı sonrası PKK’nın silahlı kanadı HPG saldırıyı üstlenmek için yaptığı açıklamasında doğrudan Demirtaş’ı hedef aldı: “Faşist rejimin kimyasal silah kullanmasını kınamayan çevrelerin, Kürt halkını ve değerlerini korumak için kendisini feda eden fedaileri, hangi gerekçeyle olursa olsun düşman diliyle kınaması ancak sindirilmişlikle ifade edilebilir.

Kürt kamuoyunda farklı mecralardan Demirtaş’ı destekleyen açıklamaların gelmesi gecikmedi. Bu açıklamalar üzerine KCK Yürütme Kurulu üyesi Duran Kalkan, Mersin saldırısına ilişkin bir TV kanalına verdiği demeçte, saldırıyı kınayanları hedef aldı. Kalkan, isim vermese de Selahattin Demirtaş ve HDP’li bazı isimlere gönderme yaptığı açıklamasında, “Gücün yetmiyorsa yapanlara dua et, karşı çıkma, kendi kendine konuşma, ukalalık yapma” dedi. Demirtaş’ın bu açıklamasının yankıları sürerken, gazeteci İsmail Saymaz da ilginç şekilde topa girdi. Halktv.com’daki köşe yazısında, HDP’li bir yöneticiye dayandırdığı “Demirtaş’ın HDP’den ayrı ve bir adım önde görünmesinden rahatsızlık duyuluyor. Demirtaş, bu şekilde devam ederse parti dışına itilir. Cezaevinden çıktığında bir panele bile sokmazlar. Hiçbir yerde konuşamaz. Bugünkü ruh hali böyle.” ifadelerini aktardı.

Selahattin Demirtaş 15 Temmuz sonrası hemen tutuklanmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin hak ihlali olduğu yönündeki kesin kararına rağmen hala tutuklu. Duran Kalkan, 5 yıldır hapiste olan ve HDP tabanında hatta Türkler arasında ciddi bir karşılığı olduğu aldığı oy oranlarıyla sabit Selahattin Demirtaş’a ‘ukalalık yapma’ diyor, küçük görüyor. Öte taraftan geçtiğimiz aylarda Recep Tayip Erdoğan’ın mecliste dile getirdiği; “Edirne’deki, en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerini hatırlatan haber de yine İsmail Saymaz tarafından gündeme sokuldu. Saymaz’ın haberi HDP tarafından yalanlansa da Kürtlerin içindeki bazı kliklerin Selahattin Demirtaş’tan haz etmedikleri zaten hep konuşulagelmekte.

Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız çıkışı” ile Erdoğan tarafından intikam alınacaklar listesine dahil edilmesinden, Türklerden oy alması ve silahsız bir çözümü yüksek sesle dile getirmesi nedeniyle milliyetçi/ulusalcı yapıların kara listesinde olmasından sonra şimdi de Kürt yönetici elitleri arasında da istenmediğini Mersin saldırısı sonrası yaptığı açıklamanın satır aralarında net olarak okuyabiliyoruz.

Ne kadar ilginç öyle değil mi?

Kahvedeki sıradan vatandaş bile bu saldırı sonrası AKP-MHP oylarının artacağını, muhalif partilerin ellerinin zayıflayacağını tahmin edebilir. PKK gibi bir örgütün bunu bilmemesi imkânsız, ama buna rağmen bu saldırı yapıldı, eylemlerin devamının geleceği de vurgulandı. Yani seçim öncesi PKK saldırılarının artıracağı açıklandı. PKK’nın karar mekanizması tam bir kara kutu, alınan kararlara bırakın karşı çıkmayı olumsuz yorum yapmak bile imkânsız. Lider ve yönetici klikten başarısızlığın bedelini ödeyen öz eleştiri veren birini duyan, gören yok. Başarısız olduğu için kendini vuran alt kadroların bulunduğu bir yapıda yönetici kadronun hesap vermemesi sizi bilmem ama bana garip geliyor. “PKK silahlı bir terör örgütü sen neyin kafasındasın”, diyenler olabilir.

Diyenler dediklerinde haklılar. Benim burada vurgulamak istediğim yukarıda dile getirdiğim gerçeklere Kürtlerin itiraz edememesi. Örgütün üst düzey yöneticileri kendilerini vazgeçilmez görüyor, taban da büyük oranda bunu kabul ediyor. Mersin saldırısı sonrası eylemi savunanların en büyük argümanı “Savaş hep vardı. Türkiye zaten Suriye ve Kuzey Irak’ta operasyonlarına hız kesmeden devam ediyor ve bu operasyonlarda kimyasal silah kullanıyor. Mersin eylemi bu operasyonlara bir misillemedir.” şeklindeoldu. Ama bu argüman eleştirilen noktaya cevap vermiyor. Geçmişten günümüze PKK eylemlerinin topluma etkisi, eylemlerin zamanlamasına göre değişkenlik göstermiştir.

Bu eylem 2 yıl önce yapılsaydı belki de örgüt tabanında şu an yapılan eleştiriler o gün yapılmayacaktı.

PKK 45 yıldır eylem yapıyor ama kritik dönemlerde gerçekleştirdiği saldırıların siyasi hedeflerinin konjonktürel olarak mevcut sisteminin devamına hizmet etmesi kafalarda soru işareti oluşturuyor. 15 Temmuz sonrası PKK, karşısında devleti kontrol eden yeni rejimi buldu. Bu dönemde PKK eylemleri her geçen gün azalırken TSK ve Jandarma bir dizi operasyona başladı. Tabi PKK’nın bilinçli olarak başta ABD’den olmak üzere uluslararası destek almak ve terör örgütü listesinden çıkmak istediği için eylemlerini azalttığı yorumlarını da bir kenara not etmek gerekir.

Sonuç olarak; Mersin saldırısına HDP tabanından gelen kısık sesli itirazlara kulak tıkayan PKK,  Selahattin Demirtaş’ın dört duvar arasından yattığı beklenmedik çıkışıyla da afallamışa benziyor.

Öte taraftan; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun eyleme dair açıklamalar yaptığı TV şovunda saldırıyı gerçekleştiren ismin CHP’li olduğu iddiasını öne sürerek saldırıyı siyasi rantta çevirme hamlesi tutmasa da havuz medyasının üstün gayretleriyle eylemin faturası CHP ve HDP’ye çoktan kesildi bile.

O zaman biz de soralım. Mersin saldırısı ile hangi siyasi-politik hedef gerçekleşti?