Urfa’dan İzmir’e Faili Tanıyoruz

17 Haziran 2021 Perşembe günü İzmir HDP binasında gerçekleşen saldırı ve sonrasında Deniz Uyar isimli genç kadının katledilmesine ilişkin haberler ajanslara düştüğünde, bir anda aklıma 6 yıl önce 22 Temmuz 2015 günü, başlarından vurularak şehit edilen polisler Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar geldi. Bu olay ile AKP iktidarı çözüm sürecini bitirmişti.

Meydanlarda öfke kusan parti liderleri, her yerde patlayan bombalar ve faillerin eylemlerini kolaylıkla gerçekleştirmeleri, devlet içindeki bir takım karanlık elleri işaret ediyordu.

Polislerin şehit edildiği saldırı öncesi gerçekleşen Suruç katliamıyla kamuoyu belli bir kıvama getirilmişti. Sinir uçlarına dokunulan Kürtlerin belli bir kesimi, şehirlerde yığınak yapan PKK’dan misilleme beklediklerini sosyal medyada açık açık yazmaya başlamışlardı. Provokasyon tuzağına düşmeme konusunda Kürtlerin de kendilerine göre hassasiyetleri olmasına rağmen, Kürtler arasındaki aşırı milliyetçiler daha farklı düşünüyordu.

Polislerin şehit edildiği olayla ilgili davada yargılanan kişilerin ne zaman, nereden nereye, kaç kez ve ne kadar süreyle görüşme yaptığını ortaya koyan (HTS) kayıtları Emniyet TEM Şube tarafından hazırlanmış, ancak avukatların kontrol etmek için HTS verilerini istemesi üzerine, HTS verilerinin dosyada olmadığı anlaşılmıştı. Çünkü TEM Şube bu kayıtların bütün kopyalarını imha etmişti.

Düşünebiliyor musunuz? Kendi meslektaşlarının şehadetini ortaya çıkartacak deliller yok edilmiş ve bu olayın aydınlatılması için gayret gösteren yargı mensupları da daha sonraki dönemde ‘FETÖ’ gerekçesiyle ihraç edilmişlerdi.

Yukarıda özetlediğimiz olay sonrası PKK saldırıları arka arkaya gelmeye başladı. Türkiye’nin batısından doğusuna patlayan bombalar, şehirlerde kontrolü kaybetmiş valiler… Tam bir kaos ortamı.

Birilerinin planı tıkır tıkır işliyor ve gelen her şehit tabutu, patlayan her bomba AKP-MHP ortaklığına oy olarak geri dönüyordu.

Muhalefet de ülke genelindeki hassasiyetten dolayı AKP-MHP ile aynı gemide hareket ediyordu. Terörle mücadele konusunda taviz vermiyormuş görüntüsü veren muhalefet, şehit polislerle ilgili görülen davanın seyrinde yaşanan gariplikleri hiç de umursar gibi durmuyor, bu tavrıyla adeta hükümetin kaos planına su taşıyordu.

7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yaşananlara tekrardan bir göz atmakta yarar var. Anketlere göre bu seçimde halk desteği ciddi anlamda eriyen iktidar ve ortaklarının, eski güçlerine kavuşmak için daha kaotik bir dönem planlandıkları söylenebilir. Bu planın uygulamaya geçirilmesi ile ülkede onlarca şehit, yüzlerce yaralı ve yerinden edilen binlerce vatandaş ve yerle bir edilmiş şehirler hafızalarımızda capcanlı duruyor. Davutoğlu’nun “konuşursam yer yerinden oynar” derken ima ettiği dönemdir bu dönem. Bu süreç nihayetinde ülkeyi 15 Temmuz bataklığına götürmüştür. Merasim sokak saldırısı, 7 Ekim Ankara Gar’ı katliamı, Suruç patlaması ve devamında yaşanan diğer vahim gelişmeleri ise sadece hatırlatıp geçelim.

İzmir

Suruç saldırısı sonrasında ülke üzerinde estirilen terör rüzgârı, şimdi yine birileri tarafından, İzmir’de meydana gelen olay üzerinden estirilmeye çalışılıyor.

İzmir’de, HDP binasına saldıran kişinin sosyal medya paylaşımları, paramiliter yapılarla (SADAT) bağlantılı olarak silahlı eğitim almış bir fanatik olduğunu gözler önüne serdi. Paramiliter gruplarla bağlantılı bir kısım fanatiklerin İzmir’dekine benzeyen bireysel saldırıları, önümüzdeki süreçte de görülebilir.

Saldırı sonrası PKK’dan gelmesi beklenen misillemenin, HDP binasına yapılan ve genç bir kadının ölümüyle sonuçlanan saldırıyı unutturup, yoğun medya propagandası eşliğinde AKP-MHP iktidarının sözde terörle mücadelesine destek kampanyasına dönüşeceğini şimdiden öngörmek hiç kimseye şaşırtıcı gelmemelidir.

İzmir saldırısı sonrası PKK’nın ses getirecek bir eylem yapacağını, emin olun istihbarat teşkilatları raporlar şeklinde gerekli yerlere göndermeye çoktan başlamıştır bile. Yaz dönemi ile beraber PKK eylemlerinin arttığı zaten bilinen bir gerçektir. Bu vakitten sonra AKP-MHP cephesi, PKK’nın misilleme yapmasını dört gözle bekleyecektir. İktidara yakın medya ise olayları köpürterek halkın algısını şekillendirecektir.

Diğer yandan, Kürt düşmanlığı üzerinden milliyetçi oyların hedefleneceğini, baskı, korkutma, kara propaganda yöntemleri ile seçmen kitlesinin manipüle edileceğini, hedeflenen sonuçların ortaya çıkmaması durumunda ise önümüzdeki ilk seçimlerin iptal gerekçesi olacak biçimde şiddet olaylarının körükleneceğini de ön görebiliriz.

Sözün kısası, İzmir’de HDP binasına yönelik olarak yaşanan saldırının, birilerinin uzun zamandır hayalini kurduğu ve gerçekleştirmek için zaman planlaması yaptığı, kaos ve kan üzerinden ülkenin üzerine çökme planının ilk fitilini ateşleme provası olduğunu söyleyebiliriz.