Uyuşturucu Kaçakçılığı

Türkiye – Suriye Kriminal İlişkiler | 2

Kaçakçılık konusu ile bağlantılı olan bir problem de yasadışı uyuşturucu madde trafiğidir. Yükte hafif pahada ağır diye nitelendirilen uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili güncel haberleri takip ettiğinizde durumun ciddi boyutlarda bir tehdide dönüştüğünü rahatlıkla anlayabilirsiniz. Mevcut durum itibarıyla bazı savcılar, hakimler, polisler, askerler, gümrük memurları, mülki amirler dahi bu için içerisinde fiili olarak suça bulaşmış vaziyettedirler. Malumdur ki, Türkiye’de uyuşturucu kaçakçılığı, üst düzey devlet görevlilerinin bilgisi haricinde, büyük baronların kontrolü dışında küçük sevkiyatlar ve istisnalar haricinde yapılamaz. Maalesef günümüzde yapılan adli soruşturmalarda neredeyse hiçbir zaman baronlara ulaşılamamakta ve sadece basit nakliyatlar ve torbacı veya kurye olarak nitelenen en alt kademedeki kaçakçılar yakalanmaktadır.

2021 yılı sonlarında yayınlanan bir haberde, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın akrabaları ve yakın ortakları tarafından ‘ciddi boyutta’ uyuşturucu ticareti yapıldığı yazıldı. Haberde, uyuşturucu endüstrisinin Suriye’nin yasal ihracatını gölgede bırakarak, ülkeyi dünyanın en yeni “narko devletine” dönüştürdüğü kaydedildi.

Haberde, üretim ve dağıtımın önemli bölümünün Suriye’deki yönetimin en güçlü figürlerinden olan, Esad’ın küçük kardeşi Mahir Esad’ın komuta ettiği Suriye Silahlı Kuvvetleri Dördüncü Zırhlı Tümeni tarafından gerçekleştirdiği belirtildi. En çok ticareti yapılan ürün ise Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerinde popülerliği ile bilinen, bağımlılık yapan uyuşturucu Captagon.

Ayrıca, bu maddenin Türkiye, Mısır, Yunanistan, İtalya, Fransa, Almanya gibi ülkelerde ele geçirildiği hatırlatılıyor. Yetkililer, bölgede uyuşturucu ticaretiyle mücadeledeki en büyük engelin, bunun arkasındaki devlet desteği olduğunun altını çiziyor.

Trump yönetimi sırasında ABD’nin Suriye özel temsilcisi olan Joel Rayburn, Suriye hükümetinden iş birliği talep etme fikrinin saçma olduğunu zira uyuşturucu ihraç edenin, kelimenin tam anlamıyla Suriye hükümeti olduğunu iddia ediyor ve ekliyor: “Uyuşturucu kartelleri işlerini yaparken başka yöne bakıyor gibi değiller. Onlar uyuşturucu karteli.”

Güvenlik birimleri, 10 ülkede uluslararası ve bölgesel uyuşturucu uzmanları, uyuşturucu ticareti konusunda bilgi sahibi olan Suriyeliler ve ABD yetkilileri ile yaptıkları görüşmelerin sonucunda bu bilgilere ulaşıldığı da aktarılıyor. Dördüncü Zırhlı Tümeni’nin Tümgeneral Hasan Bilal yönetimindeki güvenlik biriminin, “uyuşturucu ağının sinir sistemi” olarak nitelendirildiği haberde, endüstrinin başlıca diğer figürleri arasında rejime ve Hizbullah’a yakın iş adamlarının ve soyadları sayesinde tüm yasa dışı faaliyetleri gerçekleştirebilen Esad’ın akrabalarının bulunduğunun da altı çiziliyor.

Siyaset ve iş dünyası figürlerinin, ülke ekonomisini yıkan ve halkı fakirliğe mahkûm eden iç savaş sonucunda, Amerikan ekonomik yaptırımlarını aşarak nakit paraya ulaşmak amacıyla uyuşturucu ticaretine girdiği aktarılan haberde, ülkede uyuşturucu ticaretinin yasal ihracatı geride bıraktığına işaret ediliyor.

Suriye iç savaşı boyunca Esad rejimi dünyanın önde gelen narkotik kuruluşlarından birine dönüştü. Haşhaş, başlıca uyuşturucu ihracatı arasında olsa da en kazançlı olan, Orta Doğu’da eğlence amaçlı tüketilen hafif bir uyarıcı hap olan Captagon’dur. Operasyonel Analiz ve Araştırma Merkezi (COAR) tarafından hazırlanan bir rapora göre, Suriye Captagonunun 2020’deki sokak değeri, ülkenin meşru ihracatının beş katı olan, en az 3.5 milyar dolardı.

Diğer yandan önemli ve dikkat çekici bir iddia da organize suç örgütü liderliğinden hüküm giyen ve çeşitli suçlardan dolayı aranan Sedat Peker, Youtube da yayınlanan ve Türkiye’de oldukça ses getiren video serisinin yedincisinde Latin Amerika’dan getirtildiğini öne sürdüğü kokainle ilgili iddialarında iki defa Suriye’nin Lazkiye şehrinden bahsetmişti:

“Kokain önce Kolombiya üzerinden geliyordu. ABD, Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi (DEA) orada çok etkili. Orada sistemi döndüremeyeceklerini anlayınca yeni bir güzergâh çalışması yaptılar. Venezuela’da DEA kontrolü yok. Kolombiya’dan kokaini bu ülkeye geçirmek çok kolay. Oradan gelen mal, Türkiye üzerinden Avrupa’ya gidiyor deniliyor ya, ‘hayır’, Avrupa’da ucuz kokain, burada pahalı, asıl en pahalı olduğu yer Ortadoğu. Suriye Lazkiye Limanı da DEA’nın kontrolünde değil.”

“Kokain Türkiye’ye giriş yaptıktan sonra 30-35 metrelik uzun yolculuk yapan yatlarla 500 kilo, 1 ton kokain o şekilde dağılıyor. Özellikle Suriye Lazkiye üzerinden de yapılıyor.”

Sedat Peker, Lazkiye’nin kuzeyindeki muhaliflere içerisinde askeri malzemelerin de bulunduğu yardım göndermişti. Yani bölgeyle yakından ilgilenen bir figür. Zaman zaman Türk devlet kurumlarıyla çok yakın çalışmaları olmuş birisi ve yasadışı faaliyetler konusunda Türkiye’de bilgisi olduğuna inanılan ve bu konudaki açıklamalarına oldukça değer verilen birisi konumunda.

Diğer yandan Brüksel’de görev yapan basın danışmanı bir bürokratın aracından yüklü miktarda uyuşturucu çıkması uluslararası arenada oldukça ilgi çekti. Bu konuyla da iniltili olarak, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), Türkiye’nin küresel kokain ticaretine giderek daha fazla dahil olduğunu açıkladı. Ofis tarafından yayınlanan bir rapora göre, Türkiye’de 2014’ten bu yana yakalanan kokain miktarı beş kat artarken, 2020’de yaklaşık iki ton uyuşturucu ele geçirildi. Buna karşılık, Birleşmiş Milletler Ofisi müfettişi Antoine Villa: “Türk uyuşturucu kaçakçılığı mafyası Avrupa kokain pazarında en büyük paya sahip, bunun yanı sıra Türkiye esas olarak Güneydoğu ve Doğu Avrupa’ya giden kokain için bir geçiş ülkesi olarak rol oynuyor.” dedi. Uluslararası basında benzeri haberler çıktığında ise kısa süre içerisinde özellikle İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk unsurları hemen bir operasyon icra edip basına açıklama yapıyor. Birçok kez uluslararası sularda, Suriye’ye ait teknelerde uyuşturucu yakalanıyor ve Türk hükümeti böylece sorunun kendi bünyesinde değil de karşı tarafta olduğunu ima ediyor. Ancak görünen o ki, bölgede hem Türkiye tarafından terörist olarak nitelendirilen Kürt gruplar hem de Türkiye tarafından desteklenen sünni gruplar işin içerisinde. Çünkü bir sırt çantasında taşınabilip bu kadar kar getiren başka bir şey yok. Devlet ve hukuk nerede derseniz o da bu bölge için ne yazık ki çok naif bir soru olmaktan öte bir anlam barındırmıyor.