Siber Güvenlik Mimarisine Katkılarıyla SOAR Çözümü

Günümüzde siber saldırılarla mücadele evimizdeki internete bağlı tüm cihazların güvenliğinden başlayarak uluslararası ölçekte kritik altyapıların korunmasını da içine alan çok geniş bir yelpazede yürütülüyor. Bu mücadelede bireysel ve organizasyonel seviyede kullanılan güvenlik araçları (tool) önemli bir rol oynuyor.

Bir ağ (network) içerisinde bulunan tüm cihazlarda gerçekleştirilen aktivitelerin takip edilmesi ve tespit edilen tehditlerin siber güvenlik ekiplerine iletilmesini öngören çalışma mantığıyla “Security Information and Event Management” (SIEM) çözümleri siber güvenlik profesyonellerine izleme (monitoring) yeteneği sunan araçlardır. Yine benzer bir çalışma prensibi ile zararlı yazılımları tespit ederek bu tehditlere karşı tedbir alabilen “Endpoint Detection and Response” (EDR) / “Managed Detection and Response” (MDR) ve “Extended Detection and Response” (XDR) gibi güvenlik araçları da SIEM sistemleri ile birlikte siber güvenlik mimarisine katkı sağlamaktadırlar. Son yıllarda güvenlik çözümleri yelpazesine mevcut yetenekleri daha da ileriye taşıyan “Security Orchestration, Automation and Response” (SOAR) sistemleri eklenmiştir. Bugünkü yazımızda SOAR Sistemlerinin siber saldırılarla mücadeledeki rolünü ve siber güvenlik mimarisine katkılarını incelemeye çalışacağız. SOAR Nedir?

SOAR, siber güvenlik operasyonlarını optimize etmek amacıyla tasarlanmış bir siber güvenlik aracıdır. Bu sistemler tehdit tespiti (threat detection), yanıt (response) ve iyileştirmeyi (optimization) entegre ederken aynı zamanda otomasyon özellikleriyle siber güvenlik ekiplerine destek sağlarlar. Daha somut ifadesiyle bir siber güvenlik takımının yönettiği tüm siber güvenlik araçlarını (tool) tek merkezden kontrol edebildiği bir platform olarak SOAR, tehditlerin tespitinin yanında tespit edilen tehditlere karşı eş zamanlı reaksiyon verebilme yeteneği sayesinde siber güvenlik operasyonlarını farklı bir boyuta taşımaktadır.

SOAR öncesi, siber güvenlik mimarisi genellikle manuel süreçlere (process) dayanıyordu. Tespit edilen güvenlik olaylarına müdahale, analiz ve yanıt süreçleri genellikle ayrı ayrı ele alınıyordu, bu da zaman kaybına ve etkili bir yanıtın gecikmesine neden olabiliyordu. SOAR sistemlerinin güvenlik mimarisine dâhil olması ile birlikte siber saldırılarla mücadelede hızlı tepki, etkili koordinasyon ve sürekli iyileştirme yeteneklerinin kazanılmasıyla genel manada siber güvenlik etkinliği de artmaya başladı.

SOAR Teknolojisinin gelişimi

SOAR sistemlerini ortaya çıkaracak ihtiyaçların tespiti ve bu sistemlerin ilk olarak uygulamaya konulması 2010’lu yılların başlarında gerçekleşmiştir. Çok da eski olmayan SOAR tarihini ve bu sistemlerin gelişimini aşamalı olarak şu ana başlıklar altında inceleyebiliriz:

1. İhtiyacın Tespiti ve Farkındalık Aşaması (2010-2015): Siber güvenlik operasyonlarının giderek karmaşıklaşması ve tehditlerin artmasıyla birlikte, güvenlik ekipleri manuel süreçlerin yetersiz olduğunu fark etti. Bu dönemde, otomasyon ve entegrasyonun güvenlik operasyonlarına nasıl entegre edilebileceği konusundaki ihtiyaç ve farkındalık ortaya çıktı. İlk SOAR çözümleri, güvenlik olaylarını daha etkili bir şekilde yönetmek için otomasyon ve entegrasyon sağlamaya odaklanarak gelişmeye başladı. Bu dönemde, tehdit istihbaratı, otomasyon ve yanıt süreçlerini birleştiren ilk SOAR platformları ortaya çıktı.

2. Entegrasyon ve Genişleme (2015-2020): Bu dönemde SOAR sistemlerinin farklı güvenlik ürünleri ve araçları ile entegrasyon yetenekleri artırıldı. SOAR platformları daha geniş bir yelpazede güvenlik olaylarını yönetmeye ve SIEM, EDR gibi çeşitli siber güvenlik araçlarından gelen verileri entegre etmeye başladı.

3. Yapay Zeka ve Analitik Yeteneklerin Eklenmesi (2020 Sonrası): Günümüzde SOAR sistemlerine, yapay zeka (atificial intelligence) ve makine öğrenimi (machine learning) yetenekleri entegre edilerek, daha karmaşık tehditlerin tespit edilmesi ve daha akıllı yanıtlar verilebilmesi hedefleniyor ve söz konusu sistemlerin yetenekleri geliştirilmeye devam ediyor. Bu kapsamda ilk olarak gerçek zamanlı analitik yetenekleri ve olayların bağlamını anlama kapasitesi geliştirildi. Bunun yanında tehdit tespitinden yanıta kadar olan süreçleri otomatikleştirmekle kalmayıp, SOAR aynı zamanda geniş kapsamlı güvenlik platformlarına dönüştürüldü. Bu platformlar, siber güvenlik ekiplerine entegre bir yaklaşım sunarak, olayları daha iyi yönetmelerini, analiz etmelerini ve yanıtlamalarını sağlıyor.

SOAR Sistemlerinin Security Operations Center (SOC) Mimarisine Katkıları Nelerdir?

Siber güvenlik alanında firmalara güvenlik hizmeti sağlayan Managed security service provider (MSSP) ve bünyesinde siber güvenlik araçları ile bu araç ve süreçleri yöneten yetişmiş siber güvenlik analistlerini barındıran Security Operations Center (SOC)  ekipleri SOAR sistemlerini yoğun olarak kullanan takımlar oldular. Bunun sebebi, maliyetleri nedeniyle her ölçekte firmanın SOAR çözümünü edinmesinin mümkün olmamasının yanında SOAR sisteminin yetişmiş mühendis ve analistler olmaksızın etkin bir şekilde kullanılmasının da gerçekçi olmamasıdır. Konvansiyonel imkân ve kabiliyetleri tahkim etmesinin yanında SOAR sisteminin SOC mimarisini önemli ölçüde şekillendirme potansiyeline sahip olduğunu söylemek abartı olmaz. SOC takımları bünyesinde bulunan SIEM, EDR/MDR/XDR gibi çözümlerin tamamının entegre edilebildiği ve otomatize edilmiş reaksiyonların (bir cihazın networkten ayrılması, bir IP adresini ya da Hash değerini bloklama vb.) alınabildiği bir platform olması SOAR’ı diğer çözümler ve bileşenlerle birlikte daha da önemli kılmıştır.

SOAR’ın SOC mimarisine katkılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Otomasyon ve Entegrasyon: SOAR’ın güvenlik olaylarına hızlı ve otomatik tepki verme yeteneği sunması, SOC takımlarının otomasyon sayesinde tehdit tespitinden yanıta kadar olan süreçleri hızlandırmasını ve manuel iş yükünü minimize etme imkânını tanıyor.

2. Görev Dağılımı ve İşbirliği: SOAR, güvenlik ekipleri arasında görev dağılımını ve işbirliğini artırma fırsatı sunmaktadır. Belirli görevlerin otomatikleştirilmesi ve entegrasyon sayesinde, ekipler daha etkili bir şekilde birbirleriyle iletişim kurabilir ve birlikte çalışabilirler.

3. Tek Merkezden Yönetim: SOAR, farklı güvenlik araçları ve sistemleriyle entegrasyon sağlayarak, SOC’un farklı bileşenlerini tek bir merkezden yönetilebilir hale getirmektedir. Eskiden birbirinden farklı güvenlik araçları tarafından tespit edilen tehditlere tepki vermek için her bir güvenlik aracının takip edilmesi (monitoring) gerekirken SOAR sistemleri sayesinde bu ihtiyaç tek bir platform üzerinden gerçekleştirilebilmektedir. Bu sayede siber güvenlik operasyonları daha iyi koordine edilebilmekte ve verimlilik de artmaktadır.

4. Gerçek Zamanlı Tehdit Analizi: SOAR, gerçek zamanlı tehdit analizi yetenekleriyle donatıldığından, SOC’un daha hızlı ve etkili bir şekilde tehditleri tespit etmesine ve bu tehditlere yanıt vermesine yardımcı olmaktadır.

5. Sürekli İyileştirme: SOAR, güvenlik olaylarından elde edilen verileri kullanarak sürekli iyileştirmeyi destekler. Bu, SOC’un operasyonlarını analiz etmesine, güvenlik önlemlerini optimize etmesine ve gelecekteki tehditlere karşı daha hazırlıklı olmasına yardımcı olur.

Yukarıda ifade edilen yetenekleri ile SOAR, SOC’un daha etkili, hızlı ve adaptif bir şekilde çalışmasına katkı sağlayarak siber güvenlik operasyonlarını güçlendirebilir.

SOAR Sistemleri Siber Güvenlik Analistleri İçin Aynı Zamanda Bir Tehdit Olarak Değerlendirilebilir mi?

Siber güvenlik operasyonlarını optimize etmesi ve tehdit tespitini reaksiyon otomasyonu ile tamamlaması “SOAR sistemleri gelecekte siber güvenlik analistlerine bir tehdit olabilir mi?” sorusunu akıllara getiriyor.

SOAR sistemi, siber güvenlik analistlerine mevcut yetenekleri ile yardımcı olurken bir tehdit olarak değil, daha çok bir destek aracı olarak görülebilir. Zira SOAR tekrarlayan ve zaman alıcı görevleri otomatikleştirerek güvenlik ekiplerinin daha hızlı yanıt vermesine olanak tanıyor. Bununla birlikte, SOAR’ın yetenekleri siber güvenlik analistlerinin önemini ve rolünü ortadan kaldırmadığı gibi onların yoğunlaşması gereken daha karmaşık ve stratejik görevlere odaklanmalarına da imkân sağlıyor.

SOAR, her ne kadar otomatik tepki ve iyileştirme sağlasa da, insan analitiği ve uzmanlığı gelecekte de önemini koruyacaktır. Saldırıların karmaşıklığı ve çeşitliliği göz önüne alındığında, siber güvenlik analistleri detaylı analiz ve karar verme süreçlerinde kritik rol oynamaya devam edeceklerdir. Bilinen tehditlere karşı SOAR etkili olabilir, ancak siber güvenlik analistleri, sürekli evrilen ve gelişen yeni tehditlerle başa çıkmak için gerekli olan esneklik ve yaratıcılığı sağlamaları sayesinde her zaman ihtiyaç duyulacak ana bileşenlerdendir.

Diğer yandan SOAR, rutin görevleri otomatikleştirirken, analistlere daha stratejik, insan odaklı görevlere odaklanma fırsatı verir. Bu, güvenlik stratejilerini geliştirme, eğitim ve farkındalığı artırma gibi konuları içerebilir. SOAR siber güvenlik  analistlerini ve genel manada siber güvenlik operasyonlarını destekleyen bir araç olarak siber saldırılarla mücadeleye yeni bir boyut ve güç katarken insan faktörü SOAR ve benzeri güvenlik araçlarının kullanımında oynadığı kritik rolü sürdürecektir. 

Sonuç olarak siber güvenlik mimarisine önemli bir yenilik sunan SOAR sistemlerinin kullanımı gün geçtikçe artmaya devam edecek ve SIEM, EDR gibi güvenlik çözümlerinin yetenekleri tek platform üzerinde daha yönetilebilir ve etkin bir şekilde kullanılabilecektir. Optimizasyon ve otomasyon yeteneklerini kabul etmekle birlikte SOAR her zaman siber güvenlik analistlerinin kontrolü ve doğru konfigürasyonu sayesinde siber saldırılarla mücadeleye katkı sunabilecektir.