Yepyeni Bir Meslek: Siyasi Tüccarlık

ASELSAN satıldı mı satılmadı mı?

Askeri araziler satılacak mı satılmayacak mı?

Devletin en hayati kurumlarını bile satacak kadar ileri giderler mi?

Aklınıza bu minvalde sorular geliyorsa muhataplarınızı hiç tanıyamamışsınız demektir. İddia edilen her sansasyonel olayla ilgili aklınızdan geçen “bu kadar da ileri gidemezler” dediğiniz ne kadar uç nokta varsa sonuna kadar gidecekler. Satamayacaklarını düşündüğünüz her şeyi satacak, yapamayacaklarını düşündüğünüz her işi yapacaklar. Arkalarında böyle bir destek varken ne yazık ki buna engel olmak da pek mümkün görünmüyor.

Arkalarındaki güç sadece onları destekleyen kitle veya yandaşları değil. Siyasi olarak dibe vurmuş, her yerinden çürümüşlük ve suç dökülen, barajı bile geçmemesi gereken bir partinin hala en büyük iktidar adayı olmasında tek suçlu o partiyi destekleyenler olamaz.

Sözde demokrasi ve özgürlük destekçisi, fakat zaaflarını kullandıkları diktatörleşmiş siyasi liderlere ‘demokrat’ muamelesi yapan gelişmiş ülkeler ne kadar masum? Yapması gerekenin yarısı kadar bile muhalefet yapamayan, ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı süreci damarlarında hissetmeyen siyasi partilerin sorumluluğu yok mu?

Kendisine dokunulmadığı sürece sesini çıkarmayan iş adamları ve sanatçılar topluma karşı suçlu değil mi?  İşçiler ve memurlar yerine güç sahiplerinin sesi olan sendikaların konumları ne kadar doğru? Eleştiri ve yapıcı çözümler üretmek yerine biat kültürünü benimseyen, halkla arasına mesafe koymuş sivil toplum kuruluşları da en az diğerleri kadar bu gidişatın sorumluları değiller mi?

Akıllı bir tüccar, elindeki sermayeyle piyasası olan malı uygun fiyata alır, zamanı gelince de güzel bir fiyata satar. İyi bir siyasetçi doğru bir politika ve nitelikli insanlarla yola çıkar, hedef kitlesini tatmin edecek ulaşılabilir vaatlerde bulunur, zamanı geldiğinde de hedeflediği konuma ulaşır.

Peki başarılı bir Siyasi Tüccar ne yapar biliyor musunuz?

Hiç sermaye koymadan elde ettiği veya zaten kendisine ait olmayan metayı veya getirisi olan her şeyi gözünü kırpmadan satarak siyasi ve maddi çıkar elde eder.

Bu kadar özellik elbette bu işi iyi yapmak için yetmez. Rakiplerinde ve diğer insanlarda bulunmayan bazı meziyetlere (!) de sahip olması gerekir. Bu özelliklerin bazıları sıradan insanlarda da olabilir. Fakat bahsedilen şahsın birçoğuna sahip olması elzemdir. Hatta günümüzde hepsini birden barındıran örnekleri bile mevcuttur.

  • Gayet normal bir şey söylüyor gibi rahatlıkla yalan söyleyebilirler. Kimi zaman doğrunun zarar vermeyeceği yerlerde bile yalan, ağızlarından kolaylıkla dökülüverir.
  • Hedeflerine engel olması muhtemel kişilere karşı oldukça acımasız ve sabırsızdırlar.
  • Bencil ve kibirlidirler. Kendilerinden başka kimseyi düşünmez ve öncelik hakkı vermezler. Yaptıkları işi kendilerinden daha iyi kimsenin yapabileceğine inanmazlar.
  • Kimi zaman düşman gördüklerine kimi zaman da hiç tanımadıkları insanlara çıkar amaçlı kast edebilir ve menfaatleri için uygunsa ölümlere göz yumabilirler.
  • Kolay kolay kimseye karşı gerçekten sevgi ve saygı beslemezler. İnsanları faydalı veya zararlı olarak sınıflandırırlar, menfaatlerine göre davranırlar.
  • Kendilerine ait olandan asla vazgeçemedikleri gibi başkalarına ait olan her şey üzerinde de hak ve tasarruf sahibi olduklarına inanırlar.
  • Çok kolay sinirlenirler, çevrelerine karşı agresif ve rakiplerine karşı tükenmek bilmeyen bir kinle doludurlar.

Siz sormadan ben söyleyeyim…

Evet, bana göre Erdoğan başarılı bir siyasi tüccar’dır. Yıllardır rakipsiz olarak ülkeyi yönetmesinin, yaptığı affedilemez cürümlere karşı hala iktidarda olmasının sebebi de bu. İcraatlarını pazarlamayı çok iyi biliyor, hatta yapmadıklarını da. Yaptığı yanlışları asla kabul etmediği gibi rakiplerinin en özel yanlışlarını kolaylıkla siyasi rant malzemesi yapabiliyor. Toplumda karşılığı olan din, dil, milliyet, adalet gibi kavramları istediği zaman göklere çıkarıyor işine gelmediğinde ayaklar altına alıyor. Bununla birlikte, sonunda kâr elde edeceğini düşündüğü her şeyi gözünü bile kırpmadan satabiliyor.

  • Kurulması yıllar süren, birçok vatandaşa iş ve ekmek kapısı olan devlete ait fabrikaları, şirketleri, tesisleri,
  • Her bir karışında şehitlerin kanı bulunan, uğrunda canlar verdiğimiz toprakları, arsaları,
  • Vatanı için hizmet eden askeri, polisi, mehmetçiği,
  • Dini hükümleri, manevi değerleri, karşı çıkan olmazsa belki kutsal kitabı,
  • Yola çıktığı dava arkadaşlarını, kendisine hizmet eden insanları,
  • Hatta mağduriyet oluştursun diye evlatlarını ve ailesini…   

Şimdi böyle gözü kara birinin devlete ait sırlar barındıran kurumları, kâr getiren şirketleri satmaktan geri duracağını kim iddia edebilir ki…

Evet, Erdoğan işini iyi bilen bir siyasi tüccardır. Fakat bazı işler vardır ki bunları yapmanız sizi iyi biri de doğru biri de yapmaz.

Erdoğan ve AKP’li birçok yöneticinin, destekçinin Atatürk ve dava arkadaşlarına olan karşıtlığı bilinen bir gerçek. Belki de olumsuz bakmalarının esas sebebi kendileri bu kadar satmaya ve yıkmaya meyilli iken Atatürk ve arkadaşlarının kurmayı ve inşa etmeyi benimsemeleri olabilir. “Her şey tersiyle bilinir ve değer kazanır” sözü de yaşananları doğrular nitelikte. Erdoğan ve AKP sayesinde Atatürk ve arkadaşlarının değeri daha bir ortaya çıkmış oldu bana göre.