Günlük Hayatta Yalanları Anlama Kılavuzu

Geçtiğimiz günlerde vefat eden eski istihbaratçı Mehmet Eymür, bir röportajda kendisine sorulan soru üzerine “MİT için çalışan gazetecileri iyi bir tahlil ile anlayabilirsiniz.” der.

Eymür, görünüş itibariyle gazeteci olan, ama gerçekte MİT’in yönlendirmeleri doğrultusunda hareket edenleri kastediyor. Lakin böyle bir tahlil yapmak için belirli kriterlerin ortaya konması gerekir. Aynen öyle de yalanı, kandırmayı, gerçek gibi görünüp aslında öyle olmayan şeyleri veya bir şey saklanmasını anlayabilmek için belirli turnusol kağıtlarıyla iyi bir tahlil gerekir.

Yalanı Anlamanın Psikolojisi

Eski FBI ajanı ve Davranış Analizi Uzmanı John R. Schafer “İnsanlar inanmaya daha meyillidirler.” der. Yani bir şey duyduğumuzda veya okuduğumuzda genellikle şüphe etmektense, bunun doğru olduğunu düşünürüz. Eğer inanmama veya şüphe etme eğilimimiz daha fazla olsaydı, dostluklar, ticari ilişkiler, evlilikler gibi birçok faaliyet bugünkü seviyede olamayacak ve hayat yaşanmaz olacaktı. Yine J.R. Schafer der ki; “Eğer birisi yalan veya doğru söyleme ikileminde kaldıysa, doğruyu söylemeye daha meyillidir.” Ama buradaki doğrudan kasıt gerçeği itiraf etmek değildir. Mesela, Bursa’nın İnegöl ilçesinde işlenen bir cinayetten dolayı yapılan soruşturmada bir şüpheliye soruluyor; “13 ekimde İnegöl’e gittin mi?” veya “İnegöl’de A.K’yı sen mi öldürdün?” Şüpheli diyor ki “Memur bey, ben hiç Bursa’ya gitmedim.” Evet doğru söylüyor hiç Bursa’ya gitmemiş ama bu İnegöl’e de gitmediği anlamına gelmiyor.

Bir İgnliiz üvnsertsinede ypalın arşaıtramya gröe, kleimleirn hrfalreiinn hnagi srıdaa yzalıdkılraı ömneli dğeliimş. Muhtemelen bir önceki cümleyi doğru bir şekilde okuyabildiniz. Beyniniz bilinen kelimeler üzerinden tahminde bulunarak kelimeleri tamamladı. İşte karşımızdakine inanma meylimiz olduğundan, “Bursa’ya hiç gitmedim.” cümlesini duyduğumuzda, zihnimiz kuvvetle muhtemel “O zaman İnegöl’e de gitmemiştir.” varsayımını yapacak ve durumu böyle kabul edecektir.

Ya Doğrularla Kandırılıyorsanız?

Terörle mücadele edilen bir bölgede görev yapan bir Albay’dan dinlemiştim. Kendisine mesleği sorulunca “Bakanlıkta eğitim faaliyetleriyle ilgileniyorum.” diye cevap vermiş. Neden öyle söylediniz komutanım diye sorduğumda, “İçişleri bakanlığında askerlerin eğitim faaliyetleriyle ilgileniyorum, yalan yok.” demişti.

Biri yalan söylerse onu hatırlamak zorunda kalır ama doğru bir şey söylediğinde onu hatırlamak zorunda kalmaz ve böylesi daha konforludur. Pazarlama müdürüyüm veya nikah memuruyum diye yalan da söyleyebilirdi ama içgüdüsel olarak doğruların etrafından uzaklaşmayı tercih etmedi.

Bölgedeki terör hassasiyetinden dolayı kimliğini ifşa etmemek için doğru olan bir şeyler söyledi ama karşısındakilerin zihni muhtemelen “Milli Eğitim Bakanlığı’nda görevli bir memurdur.” diye yorumlayarak buna inandı.

Sözlü/Yazılı İfade Analizi ile Yalan Tespiti

Schafer’a göre “Basit bir cümle, özne ile yüklemden oluşur ve bunlara eklenen her öğe hatta harf veya ek cümlenin söylenme motivasyonuna ve biliçaltımıza dair ipuçları sunar.”

Çanakkaleli iki öğretmen arkadaşım var. Burak’ın tayini İzmir Çeşme’ye, Halil’in tayini ise Mardin’in bir köyüne çıkmıştı. Ortak bir arkadaşımız Burak’a hayırlı olsun derken Halil’e ise hayırlısı olsun dedi. Gelen –sı eki cümlenin anlamını nasıl değiştirdi gördünüz değil mi? –Sı eki aslında Aytek’in düşünce yapısıyla ilgili bize ipuçları veriyor: Mardin buraya uzak, sen denizi özlersin, biz seni özleriz, İzmir olsaydı ne güzel yakın gelirdik, tatil yapardık gibi şeyler düşündü muhtemelen ve bunları –sı ekine sığdırdı.

Otobüste bir konuşmaya şahit olmuştum. Yanındakinin Kars Digor’lu olduğunu öğrenen yaşlı bir amca “Olsun.” demişti. Benim o an başımdan aşağı kaynak sular dökülmesine rağmen Karslı kişi hiçbir tepki vermemişti. “Olsun.” tepkisinin altında aslında “Türkiye’nin batısında çalışıyorsun gitmek zor oluyordurdan, n’apacaksın senin de kaderin öyleymişten, sende insansın neticede”ye kadar bir dizi düşünce, önyargı, küçük görme ve belki de ırkçılık yatıyor.

“İşe hızlı gittim.” cümlesi kulağa çok normal gelebilir. Bu cümlenin altında “Hız yapmayı seviyordur, uyuyakalmıştır, belli bir bölgede trafik vardır ve ondan sonra hız sınırının üzerinde sürmüştür” gibi pek çok sebep yatıyor olabilir.

Tabii ki karşımızdakinin söylediği her kelimeye odaklanıp üzerine uzun uzun düşünmeyeceğiz ama ya “Eşini öldüren biri, cinayet günü işe hızlı gittiyse? Hızlı gitmesinin sebebi, öldürdüğü eşini parçalamak veya gömmekten dolayı geç kalmaksa?” İşte o zaman bir kelime çok büyük bir öneme sahip olur. Zaten psikolojik söylem veya anlatım analizi teknikleri karşımızdakinin bir kelimeyi veya cümleyi kullanma motivasyonunu anlamamıza yardımcı olur. Yoksa tabii ki özne ve yükleme eklenen her kelime yalanı veya kandırmayı işaret etmez. “Yarın akşam misafirlere pişirmek için pazardan 2 kilo somon aldım.” cümlesinde aldatma yok mesela. Lakin alışveriş yapan kişiyle ilgili bize doneler veriyor.

“Karar vermek” fiili de önemlidir mesela. Çünkü, “Onu aldım.” basit cümlesine eklenerek “Onu almaya karar verdim” haline getirir. Bu da bize gösterir ki, en az iki seçenek arasında kalmış ve bir tanesi diğerinden ağır basmış. Bilgisayar alma konusunda bu cümle çok normal karşılanabilir. Normaldir de zaten.

Ancak, eğer bir general 15 temmuzdan sonraki ifadesinde “8 Temmuz 2016’da yıllık izne ayrılmaya karar verdim.”diyorsa ve bahse konu general 15 temmuzda Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otelde bulunuyorsa ve ayrıca o akşam Erdoğan’la hareket edip belirli koordinasyon faaliyetleri varsa, “karar vermek” fiili çok şey ifade eder. Gelecekteki bir yargılamada bu şahsa karar verme motivasyonundan başlayarak sorgulamasına devam edilebilir.

Hz. Ali “İnsan dilinin altında gizlidir.” demiştir. Mevlana hazretleri de “Testinin içinde ne varsa dışarıya o sızar.” diyerek bu sözü destekler. Aslında bahsettikleri, zihnimizde veya bilinçaltımızda neler varsa, farkında olmadan onları dışa vurmamızdır. Yukarıda bahsettiğim müstafi general “İzne ayrıldım” deseydi belki şüphelenmemizi gerektirecek bir durum olmazdı. Normal bir cümle olarak algılayabilirdik, ama bilinçaltında var olan bilgiler, bilinçsiz bir şekilde ona “Karar verdim” fiilini söylettirdi.

Mehmet Eymür’ün ifadesiyle, iyi bir tahlil için bu köşe başı taşları çok önemlidir. Buralardan kıymetli ipuçları yakalanabilir.

–di li geçmiş zaman ile –mişli geçmiş zamanı herkes biliyordur ama farkındalık oluşturmak için kısaca değinmek istiyorum. “Ali biriyle konuştu.” diyen biri Ali’yi konuşurken görmüştür ama “Ali biriyle konuşmuş.” diyen biri Ali’nin biriyle konuştuğunu başkasından duymuştur.

Olayın önemine göre bu bilgiden hareketle başka sorular sorulabilir. Mesela, Yusuf Kaplan Haber Türk’te katıldığı bir programda “15 temmuzdan önce Kemalist subaylarla anlaşma yapılmıştır.” diyor. Katılımcılardan biri “Yapılmıştır?” diye tekrar sorunca, “Yapıldı.” diye yanıt veriyor. Sunucu Didem Arslan da “Yapılmıştan bilgiye doğru gitti.” diye karşılık vererek –di li geçmiş ile –mişli geçmiş zaman yapısının kullanılmasıyla ilgili farkındalığını ortaya koyuyor.

Hepsi Bu Kadar mı?

Psikolojik Söylem/Anlatım Analizi teknikleri bize karşımızdakinin düşünce yapısıyla ilgili ipuçları verir ve kandırılıyor muyum, manipüle mi ediliyorum, yanlış mı yönlendiriliyorum, eksik bilgi mi veriliyor gibi soruları kendimize sormamızı sağlar. Şüphe ettiğimiz bir husus varsa da karşımızdaki kişiye ekstra sorular sorabiliriz. Bu yazıda büyük bir pazılın köşelerindeki parçalarını yerleştirdik. Bir sonraki yazıda o köşe başlarının etrafını daha da belirgin hale getireceğiz.