Babalar ve Kızları

Yeni evli çift, evliliklerinin ilk gününde kim gelirse gelsin kapıyı kimseye açmayacaklarına dair sözleşirler. Olacak ya, damadın anne ve babası evli çifti görmeye gelir, zile basıp, kapının hemen ardında beklerler. Kadın ve kocası birbirlerine bakarlar, adam kapıyı açmak ister ama eşi ile yaptığı anlaşma gereği kapıyı açmaz.  Anne babası da daha fazla beklemeyip giderler.

Bir süre sonra, gelinin ailesi de gelir ziyaretlerine. Yeni evli çift yine birbirlerine bakarlar. Fakat gelin dayanamayıp eşine rağmen kapıyı açar. Kocası hiçbir şey söylemez.

Aradan yıllar geçer. Dört oğlan çocuğunun ardından beşinci olarak kız çocukları dünyaya gelir. Baba yeni doğan kız çocuğu için büyük bir kutlama düzenler. Kadın kocasına, diğer dört çocuğa böyle bir kutlama yapmadığı halde neden bu sefer böylesine bir kutlama yaptığını sorar. Adam basit bir yanıt verir: “Çünkü yalnızca kızım bana kapıyı açacak!”

Kız evlatların oğlanlara göre daha merhametli ve vefalı olduğunu gösteren ve birçoğumuzun bildiği bir hikâyedir bu aslında.  Yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre de kız çocukları anne ve babaları yaşlandığında onlara sahip çıkmaya ve bakımını üstlenmeye daha meyilliymiş.

Son günlerde sosyal medya mecralarında sıkça gördüğüm bir söz, bu konuyu ele almama vesile oldu. Sedat Peker’in gündemi sarsan açıklamalarına gerekçe olarak kızlarını göstermesi ve “Kızlarım için dünyayı yakarım” sözleri dikkat çekmişti. Sosyal medyada Sedat Peker’in kızlarıyla olan resimleri paylaşılmış ve altına da şu not düşülmüştü: “Gelecek nesiller bu kızlara çok şey borçlu…”

Rus edebiyatının önde gelen yazarlarından Ivan Sergeyeviç Turgenyev’in Babalar ve Oğullar isimli dünya klasikleri arasına girmiş unutulmaz eserini okumuşsunuzdur. Babalarla oğullarının ilişkilerini konu alan eserin sonunda ortaya çıkan hüzün, babaların umduklarını bulamayışı ve hayal kırıklıkları ne ilktir, ne de son olacağa benzer.

Geçmişten günümüze bir erkek evlat sahibi olmak hep bir gurur vesilesi sayılmıştır. Ailenin ve neslin devamı olarak görülen erkek avlat, aynı zamanda ailenin tüm yükünü omuzlayacak taze güç anlamı da taşır. Oysa kız çocukları öyle midir? Kız çocuğu ebeveyni olmak birçok toplumda utanç vesilesi sayılmış, bir dönem Arap kabilelerinde kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bile görülmüştür. Günümüzde bile bazı ailelerin, gerekli olmadığını düşünerek kız çocuklarını okula göndermemesi, küçük yaşta “başlık parası” karşılığında evlendirmesi köhne zihniyetin tam anlamıyla silinip gitmediğinin bir göstergesi gibidir aslında.

Erkek evlatlarının küçük yaşta vefat etmelerinden dolayı Peygamberimiz Hz. Muhammed hakkında, belli kesimler tarafından soyunun kesik olduğu söylentileri çıkarılmıştır. Benzer biçimde Ulu Önder Atatürk de biyolojik bir baba olmamasından dolayı belli kesimlerin çirkin isnatlarının hedefi haline getirilmiştir.

Bir peygamber erkek evlatlarının erken yaşta vefat etmesinin ve yılları cephelerde geçen bir devlet adamının evlenmemesinin ve bir çocuk sahibi olmamasının tartışma konusu haline getirilmesi hiç de insaflı bir yaklaşım değil. Hatta erkeğin ön plana çıkarılıp kızların geri plana itildiği bir toplumda Atatürk’ün sekiz manevi evladından altısının kız sadece ikisinin erkek olması da oldukça anlamlıdır.

Şahsi fikrime gelecek olursak; evladın kızı erkeği olmaz, hayırlısı olur… Ancak kız çocuklarının babalarının gözündeki değeri de ayrıdır.

Aslında bu yazının konusu; hayırsız oğullar ve hayırlı kız evlatlar!

Babaların, oğullarından dolayı sıkıntı yaşamasının tarihi ilk insan Hz. Adem ile başlar.  Kabil, kardeşini öldüren bir “oğul”dur. Bir babaya verilecek daha büyük bir ıstırap yoktur sanırım… Gel gör ki, babalarla evlatlarının tarihi böyle acı bir hadiseyle başlıyor.

Tarihsel bir döküm yaparak sözü uzatmayacağım. Hemen yakın zamanlarda yaşananları bir hatırlayalım.

17-25 Aralık 2013 tarihlerinde yapılan yolsuzluk operasyonlarının meşhur isimleri; Bilal Erdoğan, Kaan Çağlayan, Barış Güler ve Oğuz Bayraktar dönemin Başbakanı ve bakanlarının oğulları idiler. Rüşvet ve kara para aklama iddialarıyla gündeme geldiler. Evlerinde bulunan ayakkabı kutuları ve para sayma makineleri hala hafızalarımızda capcanlı duruyor.

Son Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın adını son zamanlarda sıkça duyar olduk. Ticaret hayatındaki dikkat çekici hızlı yükselişi ve sayıları her geçen gün artan gemileri herkesçe biliniyor artık. Fakat Erkam Yıldırım’ı esas gündemde tutan yönü ise kumar tutkusu ve Sedat Peker’in açıklamalarıyla ortaya çıkan uluslararası uyuşturucu kaçakçılığının önemli isimlerinden biri olması.

28 Mart 2019 tarihinde öldürülen gazeteci Yeldana Kaharman’ın Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar tarafından öldürüldüğü iddiası günlerce konuşuldu. Bir takım deliller ortaya çıkmasına rağmen Mehmet Ağar’ın Jandarma karakolundan oğlunu elini kolunu sallayarak çıkardığı medyaya yansıdı.

Babalarını böyle zor durumda bırakan oğullar varken, bir de kimi babaların en zor zamanlarında yanlarında olan kızları var.

Birçok şehit asker ve polis kızı, gururla ve bir vefa borcu ödercesine babalarının izinden giderek bu meslekleri tercih ediyorlar.

Ülkemizin önde gelen işadamlarından Sakıp Sabancı ve Aydın Doğan’ın ardından kızları işlerini başarıyla devam ettiriyorlar.

Ergenekon davasında yargılanan askerlerin ve FETÖ davalarında yargılanan polis müdürlerinin avukat kızları babalarının savunmalarını üstlendiler.

17/ 25 Aralık soruşturmasına ait meşhur tapelerde oğlu Bilal Erdoğan’ın beceremediği “iş” için Recep Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye’yi yardıma göndermesi ise hala zihinlerimizde capcanlı duruyor.

Aslında bu son örnek tek başına babalarla kızları arasındaki sevgi ve güven ilişkisini anlatmak için yeterli.

Yakın çevremden edindiğim tecrübeler de bu tespitlerimi destekler mahiyette. Benzer birçok hikâye bulabilmek mümkün. Tam aksi birçok örnek de gösterilebilir. Ve tabii ki hayırlı erkek evlatların günahını da almamak lazım.

Ne olursa olsun, erkek de olsa kız da olsa evlattan vazgeçilmez. Asıl önemli olansa ebeveynlerin evlatlarını nasıl yetiştirdikleri. Eee, ne de olsa “hırsızlık evlattan babaya değil, babadan evlada geçer,” demişti bir devlet büyüğümüz! Yazımızı, başlığı ilham eden Turgenyev’in “Babalar ve Oğullar” kitabından bir alıntıyla bitirelim:

“Kişilik, sayın bayım, en önemlisi budur işte: İnsanın kişiliği kaya gibi sağlam olmalıdır, çünkü her şey onun üzerine bina ediliyor.”