15 Temmuz Süreci

Geride kalan altı yıllık süreçte AKP muhalifi kesimlerin yaklaşımını değerlendirince, doğrular ve yanlışlar nelerdir?

PUGAT Yazarları olarak muhalefetteki siyasal partiler, basın ve sosyal medya muhalefeti ile STÖ’ler özelinde, 15 Temmuz sürecine muhalif gözle bakışı ve duruşu değerlendirdik.


Serhat Aksoy:

Geride kalan 6 yıla baktığımızda, her Sivil Toplum Örgütünün (STÖ) olayı kendi ideolojik eğilimine göre değerlendirmeye devam ettiğini görüyoruz. İktidar yanlısı kesimler Erdoğan’ın her söylediğine inanıyorlar ve sadece iğnenin ucu kendilerine battığında seslerini yükseltiyorlar.

On binlerce devlet görevlisi ihraç edilirken tüm siyasi kesimler gibi STÖ’ler de ortaya çıkan bu yeni durumdan kendilerine menfaat temin etmeye çalıştı. Genç cumhuriyetin bürokrasi tarihi boyunca maalesef yıllarca gücü elinde bulunduranlar liyakat yerine hep adamcılığı uyguladı. Buna karşı bürokrasi tarihi belki de hiç olmadığı kadar liyakat sahibi bireylerin görev aldığı bir dönem yaşarken maalesef iktidar sahiplerinin şahsi menfaatleriyle çatışmak durumunda kaldı. İşte tam bu noktada ülkemizdeki her kesim gibi STÖ’ler de körleri ve sağırları oynadı ve oynamaya da devam ediyor.

Türkiye Cumhuriyeti, yaşanan son olaylarda hukuk ve demokrasi normlarına göre değil, mağdur edilen insanların kendi görüşünden olup olmamasına göre savunulduğu bir dönemi yaşamaktadır.

Üzeri tamamen ağır bir sis perdesiyle örtülmüş olan 15 Temmuz sürecinde de birçok STÖ, doğru cevapları bulmak yerine işlerine gelen haberlerin peşinden koşmaktalar. Üniversite öğrencilerinin gördüğü hukuksuzluklar karşısında seslerini yükseltenler, masum askeri öğrenciler ve erlerin durumu karşısında maalesef 6 yıl boyunca sustular ve birçoğu itibariyle susmaya da devam ediyorlar.


Mehmet Kılıçparlar:

Sözde darbe teşebbüsünün ilk gününden bugüne kadar geçen süre nazara alındığında, 15 Temmuz ile ilgili konularda muhalefet partilerinin maalesef iktidardan farklı bir noktaya gelemediklerini görüyoruz.

Sözde girişim ile ilgili olarak AKP’nin savunduğu her tezi kabul ettiler. Halen de AKP’ye “Evet darbe sizin iddia ettiğiniz şekilde ve size karşı, bir zamanlar cemaat dediğiniz grup tarafından yapıldı ama siz de geçmişte onlara her türlü desteği verdiniz” sözleri ile muhalefet yapıyormuş gibi davranıyorlar. Muhalefet, bilerek ve isteyerek bu söylemi aşıp gerçeklere odaklanamıyor veya odaklanmak istemiyor.

Sanırım buna istisna olarak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “Kontrollü Darbe” söylemini gösterebiliriz, ama bu da yine 15 Temmuz’u aydınlatmaya yönelik olmayıp, AKP’ye siyasi olarak yüklenmeye yöneliktir.

Sözde darbe teşebbüsünün olduğu 2016 yılından günümüze kadar, 15 Temmuz ile ilgili ortaya yüzlerce bilgi ve belge çıktı. Marmaris olayları ile ilgili, iddia edilenin aksine somut olaylar var.  TBMM’de kurulan “Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun” sonuç raporu yayımlanmadı.

Muhalefet partileri bunları irdelemek yerine hala “Darbenin Siyasi Ayağı AKP’dir” tezini savunuyorlar. Tüm bunlardan da 15 Temmuz’u aydınlatma kaygılarının olmadığını ve ideolojilerinin ülkenin akıbetinden daha ağır bastığını söylemek yanlış olmaz diye düşünüyorum.


Cebrail Bozkurt:

“Eğer dikkat etmezseniz medya, mazlumlardan nefret etmenize ve zalimleri sevmenize sebep olur.” (Malcolm X)

Ana akım ve yandaş medya belirli doneler üzerinden algı yönetimi yaparak herkesin bu minvalde haber sunmasını sağladı ve ellerindeki “FETÖ” sopasıyla, süreci sorgulamak isteyen herkesi suçlu ilan ettiler. 15 Temmuz ile ilgili tutarsızlıkları sosyal medyaya taşıyan avukatlar tutuklandı. Arada yapılan haber ve söylemlerin sonuna amalar/fakatlar eklendi.

Gerçeklerin ortaya çıkarılmasından çok, herkes birbirini hain olmakla suçladı. Olağanüstü bir dönem denilerek hukuk rafa kaldırıldı. 15 Temmuz sonrası kurulan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde resmi/gayri resmi olarak algı yönetimi yapıldı.

Tarafsız birkaç sokak röportajcısı dışında, 15 Temmuz bir kesimi kutsama ya da suçlama törenine dönüştü. 6 yılın sonunda en iyimser haberler bile; “Hain darbe girişimi” gibi bir kutsama cümlesi ile başlıyor ve “Kurunun yanında yaş yandı”, “Askeri öğrenciler masum” vb. klişelerle devam ediyor. Hukukun geleceği günlere göz kırparcasına; mevcut algı yönetimine dahil olunuyor ve her devirde kendilerini kurtaracak “maymuncuk” cümleler kuruyorlar.

Günümüzün Goebbels’lerine pek direnemeyen birçok muhalif, hala ‘’darbenin siyasi ayağı kim?’’ sorusuyla nerdeyse tüm sunulanları kabul ederek etkili bir muhalefet yaptıklarını sanıyorlar.